Kategoriler
UYGULAMALAR
İstanbul

Kumar gibi dinen yasaklanmış bir eylemin kaybedenlerini kutsal bir yolculukla "ödüllendirme" vaadi, dini değerlerin ticari amaçlarla kullanılmasına yönelik sert eleştiriler alıyor.
Sosyal medyada hızla yayılan kampanya, bazı kullanıcılar tarafından "ironik bir pazarlama hamlesi" olarak görülse de büyük bir kesim tarafından "kutsal değerleri ticarileştirmek" olarak nitelendirildi. Konuyla ilgili görüş bildiren ilahiyat uzmanları, kumarın İslam'da kesinlikle haram olduğunu ve kaybedeni Umre'ye göndermenin maneviyatın özüne aykırı bir yaklaşım olduğunu belirtti. Bu durumun, "iyi niyet" görüntüsü altında dini değerlerin araçsallaştırılması olduğu savunuldu.
Davranış psikologları ise kampanyayı, insanların kayıplarından sonra hissettiği suçluluk duygusunu bir pazarlama aracına dönüştüren "psikolojik açıdan manipülatif bir strateji" olarak değerlendirdi. Marka iletişim uzmanları da bu kurgunun, insan psikolojisindeki suçluluk ve ödül arayışı gibi en temel iki duyguyu karşı karşıya getirdiğini vurguladı.
Reklam hukuku uzmanları, bu tür kampanyaların hukuki açıdan gri alanlarda yer aldığını ve kamu düzeni açısından tartışmalar doğurabileceğini ifade etti. Reklam otoriteleri ise dini değerlerin ticari faaliyetlerde kullanılmasının toplumsal inançları sömürme riski taşıdığına dikkat çekiyor. Bu olay, yalnızca bir reklam kampanyası olmanın ötesinde, dijital çağda inançla pazarlamanın ve günahla kefaretin nasıl iç içe geçtiğini gösteren çarpıcı bir örnek olarak gündemdeki yerini koruyor.