Kolon ya da kalın bağırsak kanseri, Türkiye’de görülme sıklığı açısından üçüncü sırada yer alıyor. Uzmanlar, erken teşhisle önlenebilir olan bu hastalığın farkındalığının hâlâ yeterli seviyeye ulaşmadığını belirtiyor. Sağlık otoritelerine göre, ülkemizde kolon kanseri erkeklerde her 100 bin kişide 25.5 oranında görülürken, bu oran kadınlarda 15’e kadar düşüyor.
Uzmanlar bu kanser türünün akciğer ve mide kanserinden sonra üçüncü sırada yer aldığına dikkat çekerken, iyi haberin ise bu kanserin kolonoskopi ile erken dönemde teşhis edilerek önlenebileceği olduğu belirtiliyor.
Kötü haber ise toplumda bu konuda hâlâ yeterli farkındalık olmaması.
Sağlık Bakanlığı’nın çağrılarına rağmen birçok birey, düzenli taramaların önemini göz ardı ediyor.
Kolon kanserine işaret eden en önemli belirtiler, "alarm belirtileri" olarak adlandırılıyor.
Karın ağrısı, dışkılama alışkanlıklarında değişiklik ve dışkıda kan görülmesi bu belirtilerin başında geliyor.
Hastalığın diğer kanser türlerinden farkı, çoğunlukla ‘polip’ adı verilen iyi huylu dokulardan gelişiyor olması.
Bu polipler genellikle 10 yıl gibi uzun bir süreçte kansere dönüşüyor.
İşte bu yüzden düzenli kolonoskopi taramaları büyük önem taşıyor.
Uzmanlar, kolon kanserinin beslenme tarzıyla yakından ilişkili olduğunu vurguluyor.
Şişmanlık, alkol kullanımı ve işlenmiş et ürünlerinin aşırı tüketimi, kolon kanseri riskini artıran başlıca faktörler arasında.
Bunun aksine, posalı ve antioksidan yönünden zengin bir beslenme düzeni, ideal kilo kontrolü ve düzenli fiziksel aktivite, hastalık riskini azaltan etkenler olarak öne çıkıyor.
Kolon polipleri genellikle zararsız olarak başlasa da zamanla kansere dönüşebilir.
Kolonoskopi sırasında tespit edilen bu polipler, riskli bulunursa cerrahi işlemle alınarak patolojik incelemeye gönderiliyor.
Ancak çok küçük ve risk taşımayan poliplerin takibe alınması da mümkün.
Kolorektal kanserlerin kesin tanısı kolonoskopiyle konuluyor.
Gerekli durumlarda bu işlem sırasında biyopsi alınarak hastalığın türü belirleniyor.
Kolonoskopinin yapılamadığı nadir vakalarda, BT destekli sanal kolonoskopi gibi alternatif yöntemler de devreye giriyor.
Ayrıca kanda bakılan CEA ve CA19.9 gibi tümör belirteçleri de tanı ve takip sürecinde önemli bir rol üstleniyor.