Çin teknoloji uzmanı Rui Ma, ekibiyle birlikte ülkenin yapay zekâ merkezlerini gezip ABD’ye döndüğünde gördükleri karşısında şaşkına döndü. Ma, sosyal medya hesabında, “Gittiğimiz her yerde enerjiye erişim, tartışmasız bir gerçekti. Bu, ABD’de hayal bile edilemez” diye yazdı.
ABD’de artan yapay zekâ talebi, yıllardır yenilenmeyen ve kırılgan bir elektrik şebekesiyle çarpışıyor. Goldman Sachs’a göre bu durum, sektörün büyümesini ciddi şekilde frenleyebilir. Çin’de ise konu, Ma’nın tabiriyle “çoktan çözülmüş bir problem.”
Yapay zekânın gelişmesi için en kritik unsur, veri merkezleri. McKinsey, 2025–2030 yılları arasında dünya genelinde bu merkezler için 6,7 trilyon dolarlık yatırım gerektiğini öngörüyor. Ancak Deloitte’un sektör araştırmasına göre, ABD’de veri merkezi yatırımlarının önündeki en büyük engel, yetersiz elektrik altyapısı. Bazı şirketler, mevcut şebekeye güvenmek yerine kendi enerji santrallerini inşa ediyor.
Ohio’da bu yaz tipik bir hanenin elektrik faturası en az 15 dolar arttı. Enerji şirketleri ise yapay zekâ talebinin yaratacağı “talep patlaması”na hazırlık yapıyor.
Çin enerji uzmanı David Fishman’a göre ülke, yıllardır uyguladığı fazla kapasite stratejisi sayesinde veri merkezlerini bir yük olarak değil, “fazla elektriği değerlendirme” fırsatı olarak görüyor. Çin’in ulusal enerji rezervi, ihtiyaç duyulanın iki katı kapasiteyle çalışıyor.
ABD’de ise durum tam tersi. Bölgesel şebekeler genelde yüzde 15 civarında bir yedek kapasiteyle yönetiliyor. California veya Texas gibi eyaletlerde talep arttığında kırmızı alarm veriliyor.
Fishman, “ABD’nin aynı hızda kapasite artırması imkânsız. Çin, gerekirse eski kömür santrallerini bile devreye alabilir. Bu, tercih edilen bir yöntem değil ama yapılabilir” diyor.
Çin’de enerji planlaması, uzun vadeli ve merkezi yönetimle yapılıyor. Talep ortaya çıkmadan yatırımlar başlatılıyor. ABD’de ise enerji projeleri çoğunlukla özel yatırımlara bağlı ve yatırımcılar 3–5 yıl içinde geri dönüş bekliyor. Bu süre, 10 yıl sürebilen enerji projeleri için çok kısa.
Fishman’a göre, “ABD en iyi ihtimalle oyunda kalabilir, Çin ise her an büyük bir hamle yapabilecek konumda.”
Çin’de yenilenebilir enerji, ekonomik ve stratejik bir zorunluluk olarak görülüyor. Kömür ise “kötü” yaftası yemeden sadece eski bir yöntem olarak kabul ediliyor. Bu pragmatik yaklaşım, tartışmalar yerine sonuç odaklı politikalar üretilmesini sağlıyor.
Fishman, ABD’nin enerji altyapısında köklü bir değişim yapmadıkça bu farkın kapanmayacağını söylüyor: “Kapabilite farkı giderek daha görünür hâle gelecek ve önümüzdeki yıllarda hızla büyüyecek.”