Trabzon'un Yomra ilçesinde yaşayan yatırımcı Elif Çakıroğlu'nun 6 yıl önce Amerika'ya yaptığı seyahatle başlayan tarım girişimi, konteyner tipi mini bitki fabrikasından modern seralara dönüştü. Kurduğu teknolojik seralar sayesinde sürdürülebilir tarımı hayata geçiren Çakıroğlu, aynı zamanda sağlıklı gıdaya erişimi kolaylaştırdı.
Trabzonlu yatırımcı Elif Çakıroğlu, 6 yıl önce Amerika’da karşılaştığı dikey tarım modelini memleketine taşıyarak süs bitkileri ve sebze üretimine başladı. İlk olarak konteyner tipi küçük bir bitki fabrikasında girişimlerine başlayan Çakıroğlu, zamanla bu çalışmaları geliştirerek sera kurdu.
Ar-Ge faaliyetleriyle çeşitli sebzelerin üretimini gerçekleştiren Çakıroğlu, geleneksel tarımın karşılaştığı zorluklara çözüm üretmeyi hedefledi. Trabzon’da kurduğu kapalı sistem teknolojik seralarda üretim yapan Çakıroğlu, güneş enerjisi panelleri ve yağmur suyu toplama sistemiyle çevre dostu ve ekonomik bir tarım modeli oluşturdu.
Teknolojik tarımın sürdürülebilirliği için elinden geleni yaptığı söyleyen Elif Çakıroğlu, “İklim krizi, su kıtlığı ve gıda güvenliği gibi küresel sorunlarla karşı karşıyayız. Bu yüzden teknolojik tarım artık bir zorunluluk haline geldi. Dünya bu yöne evriliyor; kapalı, ışıklı ve ileri teknoloji içeren sistemler artık kaçınılmaz. Ülkemizde de lojistik sorunlar nedeniyle sebzeye yüksek bedeller ödüyoruz. Trabzon’da marulun kilosu 50 hatta bazı dönemlerde 57 liraya kadar çıkıyor. Bu ekonomik şartlarda insanlar için büyük bir yük. Biz ise bu ürünleri yerelde üreterek lojistik maliyetleri azaltmak ve daha uygun fiyatlarla kaliteli ürünler sunmak istiyoruz. Çocuklarımıza zararlı gıdalar yedirmemek için bu mücadeleyi veriyoruz” diye konuştu.
İklim değişiklikleri nedeniyle kapalı tarıma geçmek zorunda olduklarını belirten Çakıroğlu, "6 yıl önce ben başladığımda Türkiye'de gerçekten yok gibiydi. Bunu insanlara da anlatamayacağız diye biz tamamen teknolojik seralarda devam etmeye karar verdik ama konteyner ar-ge çalışmalarımız devam ediyor. İklim koşulları tamamen sıkıntıda ve kapalı tarıma geçmek zorundayız. Şimdi buraya tamamen güneş panelleri kuruyoruz. Enerjimizi işte güneşten, suyumuzu yağmurdan yani tamamen yeşil dönüşümlü bir seranın içindesiniz aslında. Bizim harcama giderlerimizi minimuma indirmek için ve topraktan ya da dışarıdan gelen etkenlerden daha az etkilenmek için elimizden geleni yapıyoruz. Şu an mesela yeşil kokarca örneğimiz var. Bu sadece fındığa zarar vermiyor yani sebzeler de şu an sıkıntıda. Teknolojik tarımın hem kapalı ışıklısı hem işte böyle sera şeklinde tamamen teknolojik olarak gerekliliğinin olması gerektiğini noktasındayız. 6 sene önceye baktığımızda şimdi evet gerekli işte iklim değişikliği var. Evet suyumuz da çok azaldı. Evet demeye başladı artık herkes. Ama dediğimiz gibi çağ çok çabuk değişiyor. Biz Türkler olarak biraz bu çağa ayak uydurmak da zorlanıyoruz" şeklinde konuştu.
Kanser oranlarının artmasının en büyük sebeplerinden birinin kontrolsüz tarım olduğuna dikkat çeken Çakıroğlu, "Tarım konusunda biraz sıkıntılarımız var daha çok önlemler almalıyız. Devlet destekleri var. Bunlardan kimsenin haberi yok. Ben burayı bir bankanın düşük faizli desteği var onlarla yaptım. Bunu yapmak zorundayız. Öncü olmak için elimden geleni yapıyorum ama devletimizin de gerçekten bu açıya daha düzgün bakması gerekiyor. Topraksız tarım ürünlerinin şöyle bir artısı var dediğim gibi tarladaki otu öldürmek için ilaçlama yapıyoruz ve bu ilaçlama çok uzun süre toprakta kalıyor ve bu zehiri topraktan bitki alıyor ve bitkinin içinde kalıyor. Bu çok büyük sıkıntı yani kanser oranların artmasının en büyük sebepleri de işte kontrolsüz tarım. Kontrolsüz tarım olduğu zaman zehir yiyoruz. Bitkinin içindeki besin elementleri düzgün olmuyor ve bu besin değerleri yeterli olmuyor. Burada yüzde 100 kontrolde, konforda ve besin elementlerinin en yüksek düzeyde olduğu lezzetinin tadının üst olduğu ve ilaçlama denilen şeyin de iyi tarım yani organik ilaçlama yaptığımız bir sistemin içinde olduğunuz için tadı lezzeti ve bitkinin en tap noktasını yiyorsunuz. Köylü kadınlarından alırız hep pazara gideriz, onlar iyidir ama bilinçsizce orada bir ilaçlama var. O bitkiye verilen gübreler var. Yani bunların hepsini içeriğinde sonuçta bizim vücudumuza giriyor ve karşılığında kötü şeyler alıyoruz. Kanser günümüzün bir noktası bunun içinde bu etkenleri ortadan kaldırmamız gerekiyor" diye konuştu.
28 çeşit ürün denediklerini söyleyen Çakıroğlu, "Dikey tarım da yapıyoruz. Daha Türkiye için çok erken olduğunu düşünüyorum. 6 senesi daha var diye düşünüyorum. Biz aslında bunu Ulaştırma Bakanımıza ulaştırdık. Viyadüklerin altını değerlendirelim dedik. Aslında ılımlı bakıldı ama dediğim gibi hani böyle bir nasıl olacak gibi bakılıyor ama dünyada bu gümbür gümbür yapılıyor. İşte Katar böyle besleniyor, çöl iklimleri böyle besleniyor, Amerika'da şehir ortasında böyle fabrikalar var. Yani bu aslında benim bulduğum bir şey değil yani bu dünyada yapılıyor ama Türkiye'de daha başlangıcı biraz erken onun için çabalıyoruz. Karşılığını alacağımı düşünüyorum. Biz uyguladık aslında çok kolay. Şu an serada marul var. Bir ar-ge şirketiyiz ama ticari güdümüzü de korumak zorundayız. Şu an marul var ama denemelerimiz devam ediyor. Maydanoz, roka çeşitliliklerini deniyoruz. Işıklı ve ışıksız çilek denemelerimiz olacak. Biz 28 çeşit denedik. Karadeniz'deyiz ışık problemimiz var. Işıklı domates seraları bunu denemeye başlayacağız. Bu heyecan devam ediyor. Hiç bitmiyor, bitmeyecek. Çünkü teknolojik tarım dünyada da aslında çok yeni" ifadelerini kullandı.