ASRİAD III. Meclis Toplantısı'nda küresel ekonomide yaşanan değişim ele alındı
ASRİAD tarafından "Küreselden Yerele" sloganıyla düzenlenen "III. Meclis Toplantısı", AK Parti Genel Başkan Vekili Efkan Ala ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın'ın katılımlarıyla Kızılacahamam'da gerçekleştirildi.
ASRİAD Genel Başkanı Cemil Yıldız'ın başkanlığında Kızılcahamam'da düzenlenen Meclis toplantısında, AK Parti Genel Başkan Vekili Efkan Ala, Terörsüz Türkiye'de ticaretin bölgesel ekonomiye olan etkilerini anlatırken, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın da küresel ekonomi ve siyaset konularında globalde yaşanan değişimi 200'e yakın ASRİAD teşkilatına mensup iş insanı ile paylaştı.
KÜRESEL VE ULUSAL EKONOMİ MASAYA YATIRILDI
Toplantıya katılan ASRİAD teşkilat mensuplarının küresel ve ulusal gelişmeler üzerine müzakereler gerçekleştirdiği ASRİAD III. Meclis Toplantısı'nda, küresel borç yükünün GSYH'nin yüzde 330'ları bulduğu bir dönem yaşandığı, bu noktada asıl borcun zengin ülkelerin borcu olduğu ifade edilirken, bugün yaşadığımız ticaret savaşlarının bu girdabın yansıması olarak ortaya çıktığı belirtildi. Savaşlarla borç yükünden kurtulmaya çalışmak tanıdık bir metod iken, bu büyük yükü yine ekonomik anlamda zayıf olan milletlerin üzerine yıkmaya çalışan bir niyetin gözlemlendiğine vurgu yapılan toplantı sonunda ülkemiz ve küresel ekonomide yaşanan gelişmelere ilişkin bir "Sonuç Bildirgesi" yayınlandı.
SONUÇ BİLDİRGESİ YAYINLANDI
"Ekonomi yönetiminin makro hedeflerinin tutması halinde 2026 ve devam eden yılların ülkemiz için son derece önemli atılım yılları olacağı aşikardır. Hesapların buna göre yapılması ve doğru yönelimlere hazırlanılması fevkalade önemlidir." denilen toplantıya ilişkin açıklanan Sonuç Bildirgesi şöyle:
Dünya’da yürürlükte olan sistemlerle ilgili olarak kökten sarsılmaların ve yeni sistem arayışlarının yaşandığı bir döneme girilmiş bulunmaktadır. Bu sarsılma hem uluslararası sistemle ilgili hem siyasal sistemlerle ilgili hem de ekonomik sistemler ile ilgili olarak yaşanmaktadır.
İkinci dünya harbi sonrasında kurulan küresel hegemonik sistemin kurumları büyük tatminsizlik ve çözümsüzlüğün adresi olmaktadır. Gerek BM gerek BMGK ve gerekse o kapsamda yürürlükte olan diğer hukuk ve siyaset kurumları işlevsiz addedilmekte ya da taraflı konumları ciddi eleştiriye uğramaktadır.
Benzer bir problem ekonomik sistemde ve kurumlarda yaşanmaktadır. DTÖ, IMF, DB vesair tüm kurumların parçası olduğu kapitalizm kökten eleştiriye uğramakta ve sarsılmaktadır.
Siyasal ve hukuk sistemleri, zulümleri çözemedikleri gibi adeta derinleşmelerine katkı vermektedir. Ekonomik sistemler de eşitsizliği ve haksızlığı pekiştirmektedir. Bu konuda herkesin gözü önünde yaşanan ve artık orada işlenen zulmü tarif edecek kavramın kalmadığı Gazze konusu bunun tipik örneğidir.
Küresel borç yükünün % 330’ları bulduğu bir ekonomik düzende ülke ağırlıkları gelişmiş kabul edilen kesime aittir. Bugün yaşadığımız ticaret savaşları bu girdabın yansımasıdır. Savaşlarla borç yükünden kurtulmaya çalışmak tanıdık bir metoddur. Bu büyük yükü yine zayıfların üzerine yıkmaya çalışan bir niyet gözlenmektedir.
Ülkemiz son derece yakıcı bir enflasyonist sürecin içinden geçmektedir. Durumu izah edebilmek için dahi adeta yeni ekonomik kavramların üretilmesi gerekmektedir. Toplum kesimleri arasındaki gelir farkları açılmakta, ekonomik hareketlilik olmasına rağmen satın alma gücü sıkıntısı ve hayat pahalılığı yaşanmaktadır.
Yaklaşık 6 yılık dönem içerisinde yaşanan finansal hareketlilikler bazı kesimlerin büyük haksız kazançlar elde etmesine yaramıştır. Buna karşılık bazı kesimler de fakirleşmiştir. Onların harcamları toplumun genelinin harcaması gibi sunulmaktadır. Bu durumun toplumun genel gerçeğini tam yansıtmayan özelliklere sahiptir.
İşletmelerin önemli bir kısmının finansal yönetim zaafı içine girdiği, kur pozisyonu dolayısıyla dış rekabetten düştüğü, halen faiz yönetim sürecinin istikrar kazanması dolayısıyla dolarizasyon meyli oluştuğu görülmektedir.
Ekonomi yönetiminin yıl sonu enflasyon hedeflerinin hala iddialı olduğu ancak inandırıcılık konusunda tereddütlerin yaşandığı bir tecrübe yaşanmaktadır. Siyasal hareketlerin ekonomiyi çok etkilediği bir dönem daha yaşanmaktadır.
Küresel ticaret savaşlarının büyük etkileri yanında yerel üretimi etkileyecek ve rekabeti zorlaştıracak sonuçlar ürettiği gözlemlenmektedir. Zira Çin üretim maliyetleri ve ölçek ekonomisi birçok ülke için erişilmesi mümkün olmayan seviyelerdedir.
ASRİAD’ın şimdiden sonraki programlarında bilgi odaklı ve yapay zeka gibi modern teknolojilerle daha fazla yakın duracak kararlılık oluşturması elzem görülmektedir.
Terörsüz Türkiye ve özellikle bölgesel etkinlik konusundaki ülkemiz merkezli gelişmelerin son derece olumlu olduğu ve iş dünyası olarak bu fırsatın çok iyi değerlendirilmesinin kurumsallaştırılması gerektiği vurgulanmıştır.