Türkiye’nin yılın ilk 6 ayında verdiği toplam dış ticaret açığı 49,3 milyar dolar oldu. Bunun 20,8 milyar doları doğrudan madencilik ve taş ocakçılığı sektöründen kaynaklandı.
78,3 milyon hektarlık yüzölçümün sadece 7,7 milyon hektarında arama ruhsatı bulunurken, işletmeye dönüşen alanlar toplamın binde 1’i seviyesinde. Yani her 200 arama ruhsatından yalnızca biri işletmeye dönüşüyor.
Orman alanlarında yürütülen madencilik faaliyetleri ise ülke yüzölçümünün sadece binde 1’ini kapsıyor. Bugüne kadar 11 bin 325 hektar alan rehabilite edilerek yeniden ağaçlandırıldı.
Yılmaz, gelişmiş ülkelerde madenciliğin ekonominin lokomotif sektörü olduğuna işaret ederek, Türkiye’nin de bu potansiyeli harekete geçirmek zorunda olduğunu söyledi:
“Sanayinin dışa bağımlı olması kabul edilemez. Madenciliğin çevreyle ve halkla karşı karşıya getirilmesi de yanlış. İnsan ve çevreyi önceleyen, sürdürülebilir madencilik anlayışına destek olunmalı.”
Zeytinlik alanlarda madencilik tartışmalarına da değinen Yılmaz, “Zeytin ağacı kutsaldır ama dünyada olduğu gibi kriterlere uyularak faaliyet yapılabilir. Sanayi tesisleri, ikinci konutlar hatta otoyollar da zeytinliklerde tahribata sebep olabiliyor. Bunu optimize etmek ülke çıkarına” diye konuştu.
Türkiye, bor rezervlerinde dünya lideri. Yılmaz, dünya bor rezervlerinin yüzde 73’ünün Türkiye’de bulunduğunu hatırlatarak, rafine ürünlerle yaklaşık 2 milyar dolarlık ek gelir elde edilebileceğini söyledi.
Mermerde işlenmiş ürün ihracatının 1,5 milyar dolar ek katkı sağlayacağını belirten Yılmaz, Türkiye’nin 5 bin ton altın rezervine sahip olduğunu, güncelleme ile bunun 10 bin tona çıkabileceğini vurguladı.
“Borda dünya şampiyonuyuz, doğal taşta marka ürünlerimiz var” diyen Yılmaz, ülkenin stratejik avantajına dikkat çekti.
Yılmaz, elektrikli araç, rüzgâr türbini ve güneş panellerinde kullanılan kritik minerallerin önemine değinerek, “Yeşil enerjiye geçişte 6 ila 9 kat daha fazla madencilik yapacağız. Bu potansiyeli harekete geçirmeliyiz” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin lityum, gümüş, titanyum, çinko, bakır ve alüminyum gibi minerallerde stratejik bir konuma sahip olduğunu söyleyen Yılmaz, elektrikli araç bataryalarının klasik araçlara göre 6 kat, deniz üstü rüzgâr türbinlerinin ise doğal gaz santrallerine göre 13 kat daha fazla mineral talep ettiğini aktardı.