AB Bakanı ve Başmüzakereci Çelik, Türkiye-AB ilişkilerin göç meselesine indirgenemeyeceğini belirterek, "Göç meselesine indirgenirse krizin yönetilmesiyle sınırlı bir ilişki kurma yöntemi olur." dedi.
Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, İtalya'nın başkenti Roma'da gerçekleştirdiği resmi temasların ardından katıldığı TRT Haber'de gündeme ilişkin soruları yanıtladı. İlk resmi ziyaretini Brüksel'e yaptığını anımsatan Çelik, göç krizi ile gelinen mevcut tablonun resmini çektiklerini, vize serbestisi, Türkiye'ye yapılması gereken 3 milyar avroluk yardım ve benzeri konularda, Türkiye'nin hangi aşamada olduğu, muhataplarının da neler yaptıklarını ele aldıklarını söyledi.
Hollanda ve Slovakya temasları sonrası Roma'da da görüşmelerine devam ettiğini aktaran Çelik, şunları kaydetti:
"Türkiye-AB ilişkilerinde yavaşlama vardı. Göç krizi çok büyük bir kriz. Tarihte, çeşitli göçler Avrupa'nın jeopolitiğini ve siyasi haritasını değiştirmiş ve büyük etkiler doğurmuştu. Bu kriz çerçevesinde yeninden bu konun ele alınması yönünde Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir ivme yakalanması şeklinde bir tablo ortaya çıktı. Başından beri söylüyoruz, Türkiye AB ilişkilerinde, göç meselesi yeni bir dönem başlatmak için vesile olmuştur ama ilişkiler kesinlikle göç meselesine indirgenmemelidir. Eğer göç meselesine indirgenirse bu sadece bir krizin yönetilmesiyle sınırlı ve konjonktürel bir ilişki kurma yöntemi olur. Krizin büyüklüğü ve bizim bunu beraberce yönetme kapasitemiz göstermiştir ki Türkiye-AB ilişkilerinin bir üyelik ilişkisi şeklinde geçici olmayan ilişkiye dönüşmesi lazım. Çünkü bu kriz ancak Türkiye ve AB'nin ortak akıl ve ortak eylem planıyla çözülebiliyor."
Çelik, Avrupa'nın başka bir ülke ile aynı sonucu alamayabileceğini kaydederek, "Sadece anlaşmanın iyi bir anlaşma olması yetmiyor. Bunu gerçekleştirecek tarafların da kapasitesinin yüksek olması gerekiyor. Sözünde durmak kadar kapasite de gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Ege Denizi'ndeki tablonun kökenlerine inmek gerektiğini vurgulayan Çelik, "Biz daha önce Suriye'de bu kriz çıktığı zaman uçuşa yasak bölge ve güvenli bölge olsun dedik ve sınırın öbür tarafında bu insanlar için güvenli bölge oluşsun dedik ama maalesef buna kimse yanaşmadı. Esed'in gönderilmesiyle ilgili konulara kimse yanaşmadı." dedi.
"Türkiye'nin mi AB'ye ihtiyacı var, AB'nin mi Türkiye'ye?" şeklinde sorularla karşılaştıklarını aktaran Çelik, şöyle devam etti:
"Aslında bu göstermiştir ki ikisinin de birbirine ihtiyacı ortak. Bizim uzun zamandır müzakere yürüten bir ülke olmamız ayrı bir şey ama büyük resme baktığımızda bundan sonrasında AB'nin yeni bir dinamizme kavuşması gerektiği, kendini güncellemesi gerektiği ortaya çıkıyor. Bunun yegane yolu da tarihte görüldüğü gibi, Roma İmparatorluğunun küresel güç olmasını sağlayan şey kıta Avrupa'sının doğal uzantısı olarak Anadolu'yla birleşmesiydi. Bu bugün içinde geçerlidir. AB kürsel güç olarak bu değerleri yaşatabilecekse bu ancak Türkiye ile birlikte mümkün olacak."
Türkiye ile AB arasındaki vize serbestisi konusunun göçmen meselesinin öncesine ait bir konu olduğunu tekrarlayan Çelik, AB’nin teklifi üzerine konunun hazirana çekildiğini anımsattı. Çelik sözlerini şöyle sürdürdü:
"Fasılların açılıp kapanması zaten devam eden bir süreç, onun da göçmen meselesiyle bir ilgisi yok. O zaman şuna dikkat edelim. Kimse bize yardım etmezken de biz açık kapı politikası uygulamışız. Bu kadar insanı almışız. Birebir anlaşması aslında bizim sayemizde hayata geçmiş bir şey. Birileri buna rağmen bizi tehdit mi ediyorsunuz diyorlarsa bunların kafasının arkasında başka bir şey var. Ve onların kafasının arkasındaki Avrupa için ve özellikle de İtalya için çok tehlikeli.”
"Buyrun temel haklar, güvenlik, özgürlük ve adalet meselesindeki 23 ve 24. fasılları açalım"
33. Faslın Hollanda dönem başkanlığında açılması konusunda ısrarcı olduklarını belirten Çelik, 30 Haziranda Dışişleri Bakanı ve Maliye Bakanı ile birlikte temaslarda bulanacaklarını söyledi. Çelik, "Bu fasıllar açılacak. Birde burada ısrarla vurguladığım şey şudur. Türkiye'nin tam üyelik için fasılların açılması ve bunu yerine getirmesi gerektiği söyleniyor. Bende diyorumki o günkü kriterler açısından bakarsanız, açalım. Biz bir kaç ay içerisinde bütün bunları kapatacak kapasiteyi üretiriz." dedi.
Türkiye yönelik eleştiri yapılan bazı alanlardaki fasılların açılmasını istediklerini kaydeden Çelik, şöyle konuştu:
Türkiye'nin terörle mücadelesine yönelik eleştirileri aktaran Çelik, Fransa'daki terör saldırı sonrasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni askıya alındığını, sınırların kapatıldığını ve olağanüstü halin ilan edildiğini hatırlattı. Çelik, "Fransız ordusu Paris’e indi. Şimdi bakın biz bunun gibi pek çok saldırıyla karşı karşıya kaldık. Bin 295 kilometre sınırımızın öbür tarafında devlet yok, polis gücü yok, çok ciddi güvenlik riskleriyle karşı karşıyayız. DAEŞ, PKK, DHKP-C ve Esed rejimiyle mücadele ediyoruz. Sınırlarımız içine top atışları yapılıyor, bunlara cevap veriyoruz ama buna rağmen özgürlük, güvenlik dengesini koruyan, reform iradesini sürdüren, 33. faslı, 30 Haziran’da açacak olan ve müzakere sürecinin ruhunu oluşturan 23. ve 24. fasılları, temel özgürlük fasıllarını açın diye talep eden bir Türkiye var. Dolayısıyla bu bizim, aslında dünyaya verdiğimiz en büyük mesajdır. Biz bu terörle mücadelenin zor şartları altında bile müzakerelerin temelini oluşturan en özgürlükçü konuları içeren fasılların açılmasını talep ediyoruz." diye konuştu.
“HDP’liler gerçeklerle bağdaşmayan şeyler anlatıyor”
HDP’lilerin anlattıkları karşısında herkesin her şeyi tüm ayrıntısıyla bilemeyebileceğine dikkati çeken Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Herkes de ayrıntıları bilmeyebiliyor ve tek yönlü propaganda altında kalabiliyor. Bu İran modelinde üstte parti vardı, altta örgüt vardı. Halbuki, bizde parti, terör örgütünün sınırlarının dışına çıkamıyor. İkincisi, Güney Afrika’da siyah ve beyaz olarak ayrışmış, ayrı mahallerde oturan, tamamen kutuplaşmış bir toplum yapısı vardı. Halbuki Türkiye’de böyle bir şey yok. Türkiye’de Türk-Kürt iç içe. Etnik ayrışmadan bahsetmek mümkün değil ama tabii HDP’liler buraya gelip de buradaki modelleri tercüme ederek, gerçekle bağdaşmayan şeyler anlattıkları zaman, muhataplarımız bunları bize soruyorlar. Biz de bunları detaylı biçimde kendilerine anlatıyoruz. Ayrıca meselenin öyle bir Kürt meselesi olmadığını da göstermek açısından bir diğer örnek de bir Kürt yönetimi olan Kuzey Irak’taki yönetimi istikrarsızlaştırmak için fiili mücadele eden güçlerden bir tanesinin PKK olmasıdır. Dolayısıyla bu karışık tabloyu net biçimde anlatmamız gerekiyor. Biz bu mesajları net veriyoruz.”