Uluslararası Turizm ve Barış Konferansı'na katılan Başbakan Yardımcısı Arınç, olumsuz örneklere takılarak ümitsizliğe değil, karşılıklı hoşgörüyü esas alarak yaşanabilir bir gelecek tasarlanabileceğini söyledi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Irak, Suriye, Myanmar, Filistin, Fransa ve Afganistan'da, daha birçok yerde farklı inanç grupları tarafından bir diğeri aleyhine yakın zamanda birçok baskı, saldırı ve olumsuzluk yaşandığını belirterek, "Bu yaşananlar bizleri biraz ümitsizliğe sevk etmiş olabilir. Aslında bunlar yeni olaylar da değildir. İnsanlık ve dinler tarihine baktığımızda birçok benzer olayı hatırlayabiliriz ama bize düşen, olumsuz örneklere takılarak ümitsizliğe kapılmak değil, karşılıklı saygı ve hoşgörüyü esas alarak birlikte daha yaşanabilir bir gelecek tasarlamak olmalıdır" dedi.
Arınç, Uluslar ve Kültürlerarası Diyalog Enstitüsü tarafından Çanakkale'de bir otelde 3'üncüsü düzenlenen Uluslararası Turizm ve Barış Konferansı'na katıldı.
İş adamı ve dostu Nuri Özaltın tarafından kurulan bu enstitünün Almanya'da 2013 yılının mart ayında gerçekleştirilen ilk faaliyetine de konuşmacı olarak katıldığını hatırlatan Bülent Arınç, bu konferansta, Türkiye'den ve dünyanın değişik yerlerinden gelen farklı inanç gruplarına ait katılımcıların dostluk, saygı, hoşgörü ve sevgi mesajı verdiğini, bunun da daha güzel ve huzurlu bir gelecek adına ümitlerini artırdığını anlattı.
Arınç, konuşmasına şöyle devam etti:
"Aradan geçen iki yıla baktığımda ise dünyamızda, özellikle yakın coğrafyamızda yaşanan gelişmeler maalesef pek de olumlu değildir. Irak'ta, Suriye'de, Myanmar'da, Filistin'de, Fransa'da, Afganistan'da ve daha birçok yerde farklı inanç grupları tarafından bir diğeri aleyhine yakın zamanda birçok baskı, saldırı ve olumsuzluklar yaşandı. Bu yaşananlar bizleri biraz ümitsizliğe sevk etmiş olabilir. Aslında bunlar yeni olaylar da değildir. İnsanlık ve dinler tarihine baktığımızda birçok benzer olayı hatırlayabiliriz ama bize düşen, olumsuz örneklere takılarak ümitsizliğe kapılmak değil, karşılıklı saygı ve hoşgörüyü esas alarak birlikte daha yaşanabilir bir gelecek tasarlamak olmalıdır. İşte bu noktada, bu kadar olumsuz örnekler hemen yanı başımızda yaşanırken düzenlenen bu konferansı çok önemsiyorum."
Başbakan Yardımcısı Arınç, kültürel bakımdan iç içe geçilen bir dönemde yaşandığını, kültürel çeşitliliğin yeni bir olgu sayılmadığını vurgulayarak, tarih boyunca kurulan birçok imparatorlukta her dinden ve inançtan insanların yan yana ve beraberce yaşadığının unutulmaması gerektiğini kaydetti.
Arınç, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İçinde bulunduğumuz dönemde kültürel çeşitlilik yeni bir hal almıştır. Küreselleşme, zaman ve mekanı daha önce benzeri görülmemiş bir ölçüde kısaltmıştır. İletişim ve medya alanlarındaki yenilikler ulusları ve kültürleri birbirlerine daha bağımlı ve etkilenir hale getirmiştir. Ulaştırma imkanlarının artması, turizmin genişlemesi ve göçteki artış daha fazla sayıda insanı yüz yüze temas durumuna getirmiştir. Bu şartlar altında, çoğulculuk, hoşgörü ve geniş fikirlilik daha da önemli hale gelmiştir ancak bunlar da yeterli olmayabilir. Kültürel çeşitliliği daha proaktif, planlı ve geniş kitleler tarafından kabul edilecek şekilde idare etmek ve yönlendirmek gereklidir. Bunun için uluslararası düzeyde çabalar da gerekmektedir. İşte bu noktada Türkiye ve İspanya'nın, hoşgörüsüzlük dalgasına set çekmek, İslam dünyası ile Batı arasındaki kutuplaşmayı önlemek amacıyla başlattığı 'Medeniyetler İttifakı' girişimi bunlardan biridir. Bu girişimi önemsiyoruz. Bu girişimin yeniden canlandırılması ve ön plana çıkması tüm dünyanın yararınadır."
" Hoşgörü vediyalog vazgeçilmezdir"
Başbakan Yardımcısı Arınç, her kültürün dünyayı kendi perspektifinden anlamaya çalıştığını, diğer kültürlerle ilişkilerini kendi merceğinden şekillendirdiğini belirtti.
Bunun yanı sıra kültürel çeşitliliğe dayanan farklı medeniyetlerin, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi ortak norm ve değerleri benimseyen tek bir küresel medeniyet meydana getirdiğine dikkati çeken Arınç, "İnsanın kendi kültürünü, yaşam biçimini ve inancını seçmesi ve yaşaması temel insan haklarındandır ve özgürlük ile mutluluğun sağlanması açısından önemlidir" dedi.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hangi dinden olursa olsun o dine mensup samimi kişileri görünce saygıyla onları izlerim. Dünya barışına asıl katkıyı bu samimi müminler vermektedir. Bunu söylerken, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzce restore edilen ve Avrupa'nın ikinci büyük sinagogu olan Edirne Sinagogu'nun 26 Mart'taki açılışında gördüğüm ve hissettiğim duygusal ortamı unutmam mümkün değil. Açılışta Musevi vatandaşlarımızın ve birçok ülkeden gelen misafirlerin samimi dualarına iştirak eden Müslüman katılımcılar, ülkemizin müşterek hamurunu bir kere daha göstermişlerdir. Zira biz Müslümanların yaklaşımındaki temel ilke de 'yaratılanı severim, Yaradan'dan ötürü' şeklinde Yunus Emre tarafından çok güzel bir şekilde dile getirilmiştir. Ülkemizin hamurunda mevcut olan bu saygı ve hoşgörü iklimi geleceğimiz için bizi umutlandırmaktadır. Irkçılık, yabancı düşmanlığı, hoşgörüsüzlük, aşırıcılık ve ayrımcılıkla sadece dayanışma yoluyla başa çıkabiliriz. Toplumlar içinde ve arasında diyalog, dayanışma ve uzlaşmanın bozulması, azınlıkların günah keçisi haline getirilmesi, karşılıklı şüphe, gerginlik ve endişe ortamı oluşturmanın ötesinde aşırıcılık ve hatta terörizmin ortaya çıkması riskini de taşımaktadır. Bu sebeple ulusal ve uluslararası düzeyde hoşgörü ve diyalog vazgeçilmezdir."
"Seçim ne kadar önemliyse bu toplantı da önemli"
Bülent Arınç, bu salonda çok önemli bir toplantı yaptıklarını belirterek, bu konferansa davet edildiğinde büyük bir mutluluk ve sevinçle geldiğine değinerek, şunları kaydetti:
"Uluslararası diyalog ve kültürler arası bu enstitünün yaptığı çalışmaları büyük bir takdirle takip ediyorum. Biliyorsunuz ki neredeyse 15 gün sonra Türkiye seçime gidiyor. Bu seçim için de hepimiz büyük bir gayretle çalışıyoruz. Sadece Adalet ve Kalkınma Partisi olarak değil, tüm siyasi partiler, milletvekilleri yoğun bir kampanyanın içerisinde. Ben de birkaç gün önce Van'daydım. Dün de Ankara'daydım. Bugün Çanakkale'ye geldim. Yarın Çanakkale'ye takriben bin 500 kilometre uzaklıkta Siirt'e gideceğim ve seçim gününe kadar bu çalışmalarımız devam edecek. Bizim için seçim ne kadar önemliyse yeni bir iktidar umudu ne kadar önemliyse başta ekselansları Christian Wulff'un (eski Almanya Cumhurbaşkanı) davetli olarak katıldığı bu toplantı da o kadar önemli. Almanya'da seçmen olarak oy kullanacak 1 milyon 400 bin kişi var. Bu çok yüksek bir rakam. Tüm Avrupa'da 3 milyon diyelim, Türkiye vatandaşı seçimde oy kullanabilecek insan var. En azından Almanya açısından Türkiye'nin ne kadar önemli olduğu, Türkiye açısından Almanya'nın ne kadar önemli olduğunu biliyoruz.''
Eski Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff
Çanakkale'de bulunmaktan mutluluk duyduğunu ifade eden eski Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff da yaptığı konuşmada, "Truva Savaşı ve Çanakkale Savaşları'ndan sonra bugün Çanakkale, barış için mücadele eden bir şehir. Halklar ve insanlar arasında barışı tesis edecek olan şehirdir" dedi.
Wulff, şunları kaydetti:
"Bizim dünyamızda birçok azınlık grupları için gittikçe artan sorunlar var. Irkçılık var, antisemitizm var, İslam'a karşı nefret var, Hristiyanlara karşı olaylar var. Bizim çok daha fazla insani düzeyde toplantılara ihtiyacımız var. Karşılıklı saygı da gerekiyor. Bütün bunları yaparken insanların kendi kimliğini koruması, kendi kimliğini başkasına dayatması, herhalde halen sorun oluşturan bir konudur. Köprü inşaatı yapanlar ise biliyor ki köprülerin sağlam olması için temellerin sağlam olması gerekir. Batı ve Doğu arasında yani Avrupa ve Asya'da farklı kökenli insanların eğer gelecek için hedefleri aynı ise bütün bunların olması için gerçekten diğer kültürlere ilgi göstermemiz gerekir. Bunu yapabilmek için diğerini anlamamız ve dünyayı onun perspektifinden görmemiz gerekir."
Konuşmaların tamamlanmasının ardından, Arınç ve Wulff, konferansa katılanlarla hatıra fotoğraf çektirdi.