Türkiye’de kamu çalışanları ile hükümet arasında yürütülen maaş pazarlıkları, her zaman sadece rakamlardan ibaret olmamıştır. Mesele, ekonomik göstergeler ile geçim mücadelesi gerçekliği arasında bir köprü kurabilmektir. Son toplu sözleşme sürecinde memurların “teklif yetersiz” demesinin arkasında da işte bu uçurum var. Memurların itirazı sadece “daha fazla zam” istemek değildir. Enflasyon karşısında eriyen maaşlar, artan kira ve gıda fiyatları, ulaşım giderleri ve çocukların eğitim masrafları, kağıt üzerinde yüzde olarak fena görünmeyen artışların bile alım gücünü toparlamaya yetmediğini gösteriyor. Bu yüzden masada sadece yüzdeler değil, seyyanen zam, vergi dilimi düzenlemesi, sosyal haklarda iyileştirme gibi kalemler de konuşulmaya çalışılıyor. Son yıllarda kamu çalışanları arasında maaş adaleti konusu da giderek büyüyen bir sorun haline geldi bence. Bazı meslek gruplarına yapılan özel düzenlemeler, diğerlerinde haklı bir beklenti ve kıyaslama yarattı. Akademisyen,Öğretmen, polis, sağlıkçı, mühendis… Her biri kendi görev alanında önemli ama maaş skalaları arasındaki farklar artık çalışma barışını da zedeliyor. Bu noktada hükümetin atabileceği adım, sadece oransal artış değil, her meslek grubunun maaş skalasını yeniden gözden geçirmek ve seyyanen artışlarla dengeyi sağlamak olmalı.Burada kritik nokta, kamu mali disiplinini bozmadan, sürdürülebilir ve adil bir iyileştirme modelini hayata geçirmek. Sendikaların taleplerine baktığımda bunun için birkaç önerinin öne çıktığını görüyorum.
İlki Kademeli Seyyanen Zam verilebilir. Her meslek grubu için mevcut maaşlar arasındaki farkları kapatacak kademeli artış planı yapılabilir. Ayrıca Vergi Dilimi Düzenlemesi yapılabilir. Memurların yıl ortasında net maaşlarının düşmesini engelleyecek bir vergi dilimi reformu gibi. Yine Sosyal Haklar İyileştirilebilir. Ulaşım, kira, çocuk yardımı gibi doğrudan yaşam maliyetlerini düşüren ek ödenekler gibi. Ayrıca, Performans ve Liyakat Temelli Teşvikler verilebilir. Özellikle kritik görevlerde çalışanların motivasyonunu artıracak ek primler gibi.
Memurun beklentisi net: Enflasyonla erimeyen, meslekler arası adaleti gözeten, öngörülebilir bir gelir düzeni. Bu, sadece çalışan memur için değil, verilen kamu hizmetinin kalitesi ve ülkenin idari verimliliği için de kritik. Hükümetin önünde iki yol var: Sadece bu yılın maaş artışını konuşmak veya köklü bir ücret adaleti reformuna başlamak. İkinci yol, hem çalışana hem devlete uzun vadede kazandırır.