İnsanlar kurbanla birlikte kolektif bir şuur yaşar. Aynı anda aynı duaların edilmesi, aynı etin farklı evlerde pişirilmesi, insanları birbirine görünmez bağlarla örer. Aslında imtihan yalnızca bireysel değildir; bazen toplumlar da zor sınavlardan geçer. İşte toplumsal psikolojiyi onaran tedavili bir bayramdır “Kurban”. Çünkü paylaşmak, en derin ruhsal iyileşmelerin ilacıdır. Psikoterapistler, “anlamlı fedakârlıklar”ın iyileştirici etkisinden söz eder. Kurban da tam olarak budur.
Kurban ve kurulan sofra
Kurban, kesilen hayvanla birlikte, onun ardından kurulan sofrayla tamamlanır. İşte tam bu noktada gastronomi devreye girer. Çünkü kurban, bir ibadet olmasının ötesinde, aynı zamanda bir sofra medeniyeti... O et, kesilir, pişirilir, paylaşılır ve ikram edilir. Kurban etiyle yapılan kavurmalar, tencerelerde kaynayan etli yemekler, üzerinde bolca et olan pilavlar, köy evlerinde açılan tandır sofraları… Hepsi bu ibadetin bir devamı sayılır.
Her yıl bayram sabahı, içimizde tuhaf bir ürpertiyle uyanırız. Bir yanımız telaş, bir yanımız huşû dolu... Çünkü Kurban Bayramı, dini bir ritüelin zamanı olmakla beraber, insan ruhunun derinlerine açılan bir arınma mevsimi. Kesilen kurban hayvanıyla birlikte elimizi, yüreğimize götürmemiz gereken bir gün.
Kurban, bir bakıma içimizde kök salmış korkuların, yerleşik bencilliklerin ve alışkanlıklarla örülü konfor alanlarının da usulca kesilip hayatımızdan ayrıldığı manevi bir arınma zamanı
Anlamlı bir vazgeçiş
Psikolojik olarak bakıldığında ise kurban, insanoğlunun en kadim içsel çelişkileriyle yüzleştiği bir ayna... Sahip olduklarını bırakabilme, bir şeyden vazgeçebilme ve “ben”den “biz”e geçişin pratiği. Zihnimizin derinliklerinde tutunduğumuz korkular, güvensizlikler ve hırslar, kurban aracılığıyla gün yüzüne çıkar ve temizlenir. Kurban, inancın ve ruh sağlığının birlikte bir imtihanı...
Türk mutfağının kurbanla şekillenen özgün lezzetleri
Bayram sabahı hemen pişirilen ve sıcak sıcak yenilen kavurma, bir damak zevki olmakla birlikte aynı zamanda toplumsal bir hafıza... Etin bu şekilde kesimden hemen sonra tüketilmesi, gelenekle birleşmiş bir gastronomik bilgeliği yansıtır. Kurban etiyle yapılan yöresel yemekler, sac kavurma gibi etli lezzetler, bol etli güveç, etli keşkek vs. protein açısından iyi bir beslenme aracı olmakla beraber hatıraları da besliyor.
Gastronomi bilimi bize şunu söyler: Lezzet, dille beraber zihinde ve bellekte başlar. Kurban sofraları bu anlamda hem gastronomik hem psikolojik hem de kültürel bir aktarım alanı... Çocuk, kurban kesilen evde ilk kez kurban kavurmasını tattığında yeni bir yemeğin lezzetini, paylaşmanın bereketini ve şükrün anlamını da öğrenir. Belki de bu yüzden, kurbanın mutfağa, tencereye ve kalbe taşınması gerekiyor. Çünkü kurbanın gerçek anlamı, o eti kimlerle paylaştığında, nasıl pişirdiğinde ve sofraya nasıl oturduğunda saklı…
Mesele kurbanı sadece bireysel kesmek değil
Keşke herkes kurbanını kendi kesebilse ama günümüz şartları bunu mümkün kılmıyor. Bugün birçok şehirde kurban artık daha çok ortak kesim alanlarında kesiliyor ve etler paketlenip eve geliyor. Ya da bazı hayır kurumlarına bağış yapılıyor. Yani Kurbanın ruhu sanki bir kenarda unutuluyor gibi düşünülebilir. Bana göre böyle düşünmek doğru değil. Çünkü mesele kurbanı sadece bireysel kesmek değil; onu hissetmek, onu paylaşmak, onunla birlikte gönül sofraları kurabilmek değil mi? Bende bu yıl kurbanımı “Bir İyilik Yap” derneğine bağışladım.
Kurban, bir anlamda hayatın döngüsünü de hatırlatır bize
Can almanın sorumluluğu, o canı şefkatle pişirip sofraya koymanın inceliği… Etin bir nimet olduğunu, onunla gelen her lokmanın bizi şükre taşıdığını anlatır. Modern insan için bu, giderek unutulan bir farkındalık. Tükettiklerimizin ardındaki emeği, canı, hikâyeyi düşünmekten uzaklaştık. Kurban, bu farkındalığı hatırlatan bir eşik olabilir.
Sonuçta kurban, akan kanla birlikte; niyetle, sabırla, pişirme biçimiyle ve paylaşma ahlakıyla anlam kazanır. Bana göre kurban, psikolojik bir arınma, gastronomik bir şölen ve sosyolojik bir birlikteliktir. Kurban keserken bir elin bıçağı tutması gibi diğer elin de paylaşmak için sofraya uzanması gerekir.
Ve o sofraya, aç biri oturduğunda, kurban tamam olur.