Dünyada hızla yayılan obezite sorunu, sadece estetik bir problem değil, yaşamı tehdit eden birçok hastalığın da habercisi. Obeziteye karşı yürütülecek savaş, yalnızca kilo verme çabası değil, aynı zamanda sağlıklı bir yaşam tarzının inşasıdır.
Memorial Antalya Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Diyetisyen Berna Ertuğ, “Obeziteden korunmak için bireylerin bilinçlenmesi, tedaviye etkin şekilde katılım sağlaması ve sürdürülebilir yaşam alışkanlıkları kazanması hayati önem taşıyor” diyerek toplumsal farkındalığın artırılması gerektiğine dikkat çekti.
Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) verilerine göre, 2022 yılında dünya genelindeki yetişkinlerin yüzde 43’ü fazla kilolu, yüzde 16’sı ise obez olarak sınıflandırıldı. Asya, Afrika ve Avrupa’yı kapsayan 12 yıllık MONICA çalışmasında ise obezite oranlarında yüzde 10 ila 30 arasında artış tespit edildi. Bu artış, başta diyabet ve kalp hastalıkları olmak üzere solunum sorunları, hormon bozuklukları ve kas-iskelet sistemi problemlerine zemin hazırlıyor.
17 Mayıs Avrupa Obezite Günü dolayısıyla açıklamalarda bulunan Dyt. Berna Ertuğ, obezitenin temelinde alınan enerji ile harcanan enerji arasındaki dengenin bozulduğunu belirterek, “Vücuda alınan enerjinin, harcanandan fazla olması durumunda yağlanma başlar. Bu da zamanla obeziteye dönüşür” dedi.
Beden kitle indeksinin 25’in üzerinde olmasının fazla kilolu, 30’un üzerinde olmasının obez, 40’ın üzerindeyse morbid obez olarak tanımlandığını ifade eden Ertuğ, bu göstergenin düzenli takibinin önemli olduğunu vurguladı.
Obeziteye yol açan başlıca faktörler arasında dengesiz beslenme alışkanlıkları ve fiziksel aktivite yetersizliği yer alıyor. Ancak yalnızca bu iki unsur değil; genetik yatkınlık, hormonal dengesizlikler, yaş, cinsiyet, psikolojik sorunlar, sosyoekonomik düzey, sık aralıklarla yapılan düşük kalorili diyetler, bazı ilaçların kullanımı ve doğumlar arası sürenin kısa olması da riski artırıyor.
Ertuğ, obezite tedavisinin uzun soluklu ve çok yönlü bir süreç olduğunun altını çizerek, “Tedavide bireyin kararlılığı esastır. Hekim, diyetisyen, psikolog ve fizyoterapistten oluşan bir ekip çalışmasıyla sürdürülebilir sonuçlar alınabilir” diye konuştu.
Obeziteyle mücadeleye çocukluk çağında başlanması gerektiğine dikkat çeken Ertuğ, “Ergenlik döneminde gelişen obezite erişkinlikte kalıcı hale gelebilir. Bu yüzden aile, okul ve çevrenin bilinçlendirilmesi şart” dedi.
Tedavi sürecinde bireye özgü yöntemlerin uygulanması gerektiğini söyleyen Ertuğ, şu başlıklara dikkat çekti:
Diyetisyen Ertuğ, obeziteyle mücadelenin merkezinde bireyin yaşam biçimini değiştirmeye olan inancı ve motivasyonunun bulunduğunu hatırlatarak, “Kendi sağlığı için sorumluluk almayan bireyde hiçbir tedavi yöntemi —cerrahi dahil— kalıcı sonuç vermez” uyarısında bulundu.