Füze teknolojisi, soğuk savaş döneminden bu yana sürekli bir evrim geçirerek, modern savaşların en kritik ve en korkutucu unsurlarından biri haline geldi. Eskiden sadece nükleer savaş başlığı taşıyan uzun menzilli füzeler konuşulurken, günümüzde hipersonik hızlarda manevra yapabilen, akıllı ve hassas vuruşlar gerçekleştirebilen yeni nesil füze sistemleri öne çıkıyor. Bu silahlar, bir ülkenin sadece savunma değil, aynı zamanda taarruz ve caydırıcılık kapasitesini de doğrudan etkiliyor. Küresel güçler, füze teknolojisine milyarlarca dolar yatırım yaparak rakiplerine karşı üstünlük kurmaya çalışıyor. Peki, bu alanda küresel güçler hangi füzelerle öne çıkıyor ve bu durum dünya güvenliğini nasıl şekillendiriyor?
Kıtalararası balistik füzeler (ICBM), bir ülkenin nükleer caydırıcılık stratejisinin temel direğidir ve bu alandaki yarış, Soğuk Savaş'tan bu yana devam etmektedir.
LGM-30G Minuteman III (ABD): 1970'lerden beri hizmette olan bu Amerikan ICBM'si, hala ABD'nin kara konuşlu nükleer cephaneliğinin temel direğidir. Yüksek isabet oranı ve hızlı tepki süresiyle bilinir. Yeni nesil Sentinel füzesi ile değiştirilmesi planlanmaktadır. Bu füzeler, silo adı verilen yer altı tesislerinde hazır bekletilir ve bir tehdit anında fırlatılmaya hazırdır.
Hipersonik füzeler, son yıllarda ABD, Rusya ve Çin arasında yeni bir silahlanma yarışını tetiklemiştir. Ses hızının beş katından daha hızlı (Mach 5+) hareket eden bu füzeler, manevra kabiliyetleri sayesinde mevcut füze savunma sistemlerini aşmakta zorluk çıkarır.
Seyir füzeleri, balistik füzelerden farklı olarak, jet motorları ve kanatları sayesinde alçak irtifada uçarak hedeflerine ulaşırlar. Bu özellik, onları radarlara karşı daha az görünür ve daha isabetli kılar.
Küresel güçler arasındaki füze yarışının yanı sıra, bölgesel aktörler de kendi füze programlarını geliştirmeye devam etmektedir. Türkiye, bu alanda yerli ve milli imkanlarıyla önemli adımlar atmıştır:
Bu projeler, Türkiye'nin füze teknolojisinde dışa bağımlılığını azaltmakta ve savunma kapasitesini artırmaktadır.
Bir füzenin "gücünü" belirleyen tek bir özellik yoktur. Bu, bir dizi karmaşık yeteneğin birleşimiyle ölçülür. Öncelikle, bir füzenin menzili, yani ne kadar uzağa ulaşabildiği, o füzenin stratejik önemini belirler. Kıtalararası menzilli balistik füzeler (ICBM) bu alanda zirvededir ve bir ülkenin küresel çapta güç projeksiyonu yapabilme yeteneğini gösterir. İkinci olarak, hız hayati önem taşır. Hipersonik füzeler gibi ses hızının beş katından daha hızlı hareket eden füzeler, düşman savunma sistemlerinin onları önlemesini neredeyse imkansız hale getirir. Füzenin taşıdığı savaş başlığı tipi (nükleer, kimyasal veya konvansiyonel) yıkım gücünü belirlerken, GPS ve diğer modern navigasyon sistemleri sayesinde isabetlilikleri de binlerce kilometre ötedeki hedefleri vuracak kadar hassas hale gelmiştir. Son olarak, hayalet (stealth) teknolojisi veya manevra kabiliyeti sayesinde düşman hava savunma sistemlerini atlatabilme yeteneği, bir füzenin etkinliğini belirleyen en önemli faktörlerden biridir.