Pakistan ile Hindistan arasında karşılıklı gerilim dünyanın en önemli gündem maddesi oldu. Yaşanan karşılıklı saldırılar sonrasında Tgrthaber.com'a değerlendirmeler yapan Doç. Dr. Ferhat Çağrı Aras ve Gazeteci Bercan Tutar, Türkiye’nin bu gerilimdeki rolünü ve gerilimin dünya ticaretine olası yansımalarını anlattı. İşte detaylar...
Güney Asya'daki iki nükleer güç olan Hindistan ve Pakistan arasındaki tansiyon yeniden yükseldi. Hindistan, "Sindoor Operasyonu" adını verdiği askeri harekâtı başlattığını duyurdu. Operasyon kapsamında Pakistan'da altı bölgenin hedef alındığı bildirildi. Öte yandan Pakistan da Hindistan'ın üç farklı bölgeden füze saldırısı gerçekleştirdiğini açıkladı. İki ülke arasında yaşanan gerilim '3. Dünya Savaşı'nı mı başlatacak?' sorusunu da gündeme getirdi.
Tgrthaber.com Özel Haberler Şefi Emir Yücel'e konuşan Gazeteci Bercan Tutar ve Doç. Dr. Ferhat Çağrı Aras, yaşanan gelişmelerin hem küresel hem de ekonomik boyutunu değerlendirdi.
(Doç. Dr. Ferhat Çağrı Aras)
İşte röportajların detayları:
Doç. Dr. Ferhat Çağrı Aras, Pakistan ile Hindistan arasındaki gerilimin küresel ve bölgesel etkilerini değerlendirirken, üçüncü dünya savaşı ihtimalini düşük bulduğunu belirterek şöyle devam etti;
Pakistan ile Hindistan arasındaki gerilim, üçüncü dünya savaşı ihtimalini gündeme getirse de, bu olasılığı düşük görüyorum. Mevcut durumun daha çok iki ülkenin savunma sanayi ürünlerini test ettiği bir ortam olarak değerlendiriyor. Üçüncü bir devletin doğrudan müdahil olması ise uluslararası anlaşmaların ihlali anlamına geleceği için beklenmiyor.
Şu anda üç uluslararası sözleşmenin zaten ihlal edildiği ve rafa kaldırıldığı gözüküyor. Hindistan, Avrupa ve ABD ile savunma sanayisi anlaşmalarını güçlendirirken, Pakistan Çin ve Türkiye ile askeri ilişkilerini sürdürüyor. Türkiye’nin Pakistan’a desteği, Hindistan’ın Türkiye ile ticareti durdurma söylemlerine yol açsa da, bu söylemler ciddi bir ticari etki oluşturacak boyutta değildir.
Günümüz dünyasında Hindistan çıkarları doğrultusunda her ülkeyle ilişki kurma stratejisi izliyor. Savaşın cephesi büyümesi durumunda Birleşmiş Milletler’in masada bir müdahale çağrısı yapabileceğini, ancak sahada askeri bir müdahalenin olma imkanı çok zor. ABD’nin ilk tepkiyi verebileceği, Çin’in temkinli davranacağı, Avrupa’nın ise sükûnete davet edeceği öngörülüyor. Hindistan’daki seçim süreci nedeniyle gerilimin büyütülmesi istenmeyecektir.
Pakistan ile Hindistan arasında Keşmir merkezli devam eden gerilim, küresel güç rekabetinin bir yansıması olarak dikkat çekiyor.
(Gazeteci Bercan Tutar)
Gazeteci Bercan Tutar; Her iki ülkenin nükleer güç sahibi olması ve destekleyici devletlerin (Hindistan için ABD ve İsrail; Pakistan için Çin ve Türkiye) varlığı nedeniyle gerilimin küresel bir boyut kazandığını belirtti. Ancak, üçüncü dünya savaşına evrilme ihtimalini teorik olarak mümkün, fakat reel politik açıdan düşük bulan Tutar, Hindistan’ın “terörle mücadele” söylemiyle sivil hedeflere yönelik saldırılar yaptığını ve Avrupa, Latin Amerika ile Orta Doğu’dan destek arayışında olduğunu ifade ederek şöyle devam etti:
Olası 3. Dünya Savaşı'nda Hindistan ve destekçilerinin kaybedecektir, zira Çin ve Pakistan’ın askeri, toplumsal ve küresel açıdan çok daha hazırlıklı bir yapıya sahip. Hindistan’ın Avrupa ve ABD’ye bağımlı ekonomisinin uzun süreli bir savaşı kaldıramayacağını görüyoruz. Pakistan’ın Çin’le stratejik ortaklığı ve Türkiye’nin desteği, güç dengesini Hindistan aleyhine çeviriyor. Çin’in “Tek Kuşak Tek Yol” projesinin Pakistan üzerinden Umman Denizi’ne ve Orta Asya’ya açılma hedefi, gerilimin ABD-Çin rekabetiyle bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor.
Keşmir krizi, Çin’in ekonomik projelerini baltalamaya yönelik bir ABD stratejisi olarak değerlendiriliyor. Hindistan’daki Müslümanlara yönelik saldırılar ve İslam kültürünü hedef alan politikalar, İsrail’in Gazze’de yapmış olduğu zülme benziyor. İran’daki liman patlaması ve Keşmir’deki gerilim, Çin’in ekonomik yükselişini engelleme hamleleri olarak görüyorum. Bu krizin Afrika’dan Latin Amerika’ya uzanan küresel rekabetin bir parçası olduğunu, Orta Asya’daki enerji ittifakları ve Çin’in ticaret yollarının hedef alındığını da görmek gerekiyor.
Türkiye’nin Pakistan’la olan tarihsel bağları ve reel politik duruşu, krizde belirleyici bir faktör olacak. Türkiye’nin Libya, Karabağ ve Suriye’de dengeleri değiştirme kapasitesine tüm dünya şahit olmuştu. Pakistan’ı da asla yalnız bırakmayacaktır. Türkiye’nin desteği, Pakistan'a saldırmak isteyen güçleri de frenliyor. Zira Türkiye'nin son yıllarda her alanda güçlenmesi, tüm dünya ülkeleri tarafından kabul görüyor. Çin’in masaya çekilmesi ve ABD ile yeni bir konsensüs aranması, krizin derinleşmesini önleyebilir. Ukrayna krizinde olduğu gibi, bu gerilim de Çin-ABD arasında yeni bir uzlaşıyla sonuçlanabilir.