Şam ile Ankara arasında olası bir savunma anlaşması, İsrail’de endişe oluşturmaya başladı. Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığı, İsrailli yetkilileri harekete geçirdi. İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir geçtiğimiz günlerde bölgedeki askerlerini ziyaret ederek savunma ve harekat planları üzerinde brifing aldı. Bölgede yaşanan gelişmeleri Tgrthaber.com'a değerlendiren Prof. Dr. İsmail Şahin; 'Türkiye'nin Suriye'de askeri üs kurma planlarından vazgeçmesi kesinlikle beklenmemelidir. Türkiye uzun yıllardır bölgede ciddi bir mücadele vermektedir.' İfadelerini kullandı.
Suriye'nin güneyinde bulunan ve İsrail tarafından işgal edilen Golan Tepelerini ziyaret eden İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir; 'Kilit noktalara hâkimiz ve en iyi şekilde kendimizi savunmak için cephedeyiz' şeklinde açıklama yaptı. Yapılan ziyaretin Şam-Ankara temaslarının arttığı dönemde gerçekleşmesi de dikkat çekti.
Türkiye'nin Suriye'de üs kurma isteği ve kendisine tehdit olan tüm güçlere karşı önlem alma planını ve bununla birlikte İsrail'in çeşitli engelleme girişimlerini Tgrthaber.com Özel Haberler Şefi Emir Yücel'e değerlendiren Prof. Dr. İsmail Şahin çok önemli mesajlar verdi.
İşte dikkat çeken röportajın detayları:
Açıkça ifade etmek gerekir ki, İsrail’in özellikle Golan Tepeleri gibi stratejik bölgeleri kalıcı biçimde sahiplenme çabası, uzun vadeli bir yayılmacı güvenlik politikasıyla doğrudan ilişkilidir. İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamalarına göre Golan Tepeleri, yalnızca coğrafi konumu bakımından değil, aynı zamanda kaynaklar açısından da kritik öneme sahiptir.
Bölge, İsrail’in başlıca su kaynaklarından biri olan Taberiye Gölü’nü besleyen alanları içermektedir. Ayrıca Golan Tepeleri, sahip olduğu yüksek rakım ve doğal hâkimiyet sayesinde İsrail’e hem askeri savunma kolaylığı sağlamakta hem de ülkenin caydırıcılığını artıran bir güvenlik kuşağı oluşturmaktadır. Bu bağlamda Hermon Dağı’nın İsrail’e Levant bölgesini izleme ve gözetleme imkânı tanıması, bölgenin yalnızca Suriye bağlamında değil, Doğu Akdeniz ekseninde de değerlendirildiğini göstermektedir. Dolayısıyla Golan Tepeleri’nin statüsü, İsrail’in bölgesel güvenlik algısı ile jeopolitik çıkarlarının kesiştiği kritik bir noktada yer almaktadır.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Suriye’nin güneyindeki askeri varlığın kalıcı olacağı yönünde net bir mesaj vermiş ve bu bölgenin Suriye egemenliğini ihlal edecek şekilde silahsızlandırılmasını talep etmiştir. İsrail Genelkurmay Başkanı Orgeneral Eyal Zamir de yakın zamanda yaptığı bir açıklamada, bu bölgelerdeki askeri kontrolün İsrail’in ulusal güvenliği açısından vazgeçilmez olduğunu vurgulamıştır. Öte yandan İsrail, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinin ötesine geçerek kalıcı askeri üsler kurmasına açıkça karşı çıkmaktadır.
Zira İsrail, Suriye sahasında özgür hareket kabiliyetini koruyabileceği bir etki alanı tesis etmeyi hedeflemekte; Türkiye’nin genişleyen askeri ve diplomatik nüfuzunun ise bu hedefi sınırlandırabileceğinden endişe duymaktadır. Nitekim bu bağlamda, İsrail’in son dönemde Türkiye’nin konuşlanmayı planladığı Hama Hava Üssü ile Humus’taki Tiyas (T4) Hava Üssü gibi stratejik askeri tesisleri hedef alan saldırılar gerçekleştirmesi, bu endişelerin sahaya yansıyan somut göstergeleridir.
Büyük çaplı bir strateji değişikliği olmadığı sürece, Türkiye’nin Suriye’de askeri üs kurma yönündeki planlarından vazgeçmesi beklenmemelidir. Türkiye, güney sınırlarından kaynaklanan terör tehditleri nedeniyle uzun yıllardır güvenlik açısından ciddi maliyetler ödemiştir ve bu doğrultuda, “terörden arındırılmış bir Türkiye” hedefi çerçevesinde kendi güvenlik mimarisini kalıcı hale getirmeyi amaçlamaktadır.
Bu durum, Türkiye’yi Suriye sahasında aktif bir askeri ve siyasi aktör kılarken; İsrail'in, güvenlik ve savunma söylemi üzerinden yürüttüğü yayılmacı politikaları, bölgesel istikrarsızlığa ve gerilime zemin hazırlamaktadır.
Şam ve Ankara arasında, yeni yapılandırılan Suriye ordusuna yönelik askeri yardım ve eğitim iş birliklerini içerecek muhtemel bir savunma anlaşması ihtimali, İsrail’in bu sahadaki nüfuzunu sınırlandıracağı gerekçesiyle ciddi endişelere yol açmaktadır. Türkiye’nin politikalarının İsrail’i hedef almadığı açıktır; ancak İsrail, Suriye’de güçlü ve etkili bir Türk varlığını, kendi güvenlik stratejileri, İran karşıtı dengesi ve Doğu Akdeniz'deki jeopolitik nüfuzu açısından potansiyel bir tehdit olarak değerlendirmektedir.
Bu bağlamda, Suriye’nin Türkiye açısından Kıbrıs kadar öncelikli bir güvenlik meselesi olduğunun altı çizilmelidir. Türkiye, güneyinde şekillenen güvenlik ortamını, İsrail’in inisiyatifine ya da bölgesel hedeflerine terk etmeyecektir.
Bu gerçeklik karşısında İsrail’in, çatışma riskini artırarak Türkiye’ye baskı kurmaya çalışması, uzun vadede sürdürülebilir bir strateji değildir.