Bir Dergi Sayfasından Yapay Zekâ Raporlarına

GİRİŞ:
2025-12-19
saat ikonu 08:45
|
GÜNCELLEME:
2025-12-18
saat ikonu 10:27

Sanıyorum 1996 yılıydı.

Bir derginin sayfaları arasında dolaşırken, gelecek üzerine yazılmış uzun bir dosyaya rastlamıştım. İnternet daha evlere yeni giriyor, cep telefonu bir statü göstergesi sayılıyor, “bilişim” kelimesi henüz bugünkü ağırlığını taşımıyordu. Ama metnin dili iddialıydı. Yer yer fazlasıyla cesur…

O yazıda, bilişim teknolojilerinin yeni bir toplum, yeni bir ekonomi ve yeni bir hukuk düzeni kuracağından söz ediliyordu. Dijital para, sanal müzeler, siber ilişkiler… Bugün kulağa sıradan gelen pek çok kavram, o günlerde neredeyse bilim kurgu sayılıyordu.

Hatta yazar, binlerce insanın internet üzerinde bir araya gelerek ortak bir bilinç üreteceğinden bahsediyor ve buna “Cybermind” adını veriyordu.

Sayfayı çevirdikçe şunu hissetmiştim:
Metin, geleceği hem merakla hem de tedirginlikle izliyordu.

Neler Gerçekleşti, Neler Gerçekleşmedi

Aradan neredeyse otuz yıl geçti. Bugün dönüp baktığımızda o metinde yazılanların bir kısmı gerçekleşti, bir kısmı ise hayal olarak kaldı.

Evden çalışma fikri vardı mesela.
1996’da bir ütopya gibi sunuluyordu. Bugün sıradan bir iş modeli.

Duvara asılan ince ekranlar, dijital cüzdanlar, cebimizde taşıdığımız ofisler…
Hepsi hayatımızın parçası oldu.

Ama bazı büyük tahminler gerçekleşmedi.
Herkesin haftada dört gün çalıştığı bir dünya gelmedi.
Şehir içi ulaşım helikopterlerle dolmadı.
Ay’da hafta sonu tatilleri hâlâ hayal.

Okuduğum o dergide dikkatimi çeken esas şey, teknolojinin hızından çok insanla kurduğu ilişkiydi.

O günlerde yazılanlar şunu fısıldıyordu:
Teknik olarak mümkün olan her şey, insan için uygun olmayabilir.

Bugün bunu çok daha net görüyoruz.

Bilişim Coşkusundan Dijital Yorgunluğa

1990’larda bilgisayarlar özellikle biz gençler için umut demekti. Verimlilik, hız, kolaylık… Ama aynı metinlerde bir uyarı vardı: “İnsani ilişkiler zayıfladığında, verimlilik de düşer.” Bugün ofislerde, ekranların ardında yaşanan yalnızlığı anlatmak için akademik raporlara gerek var mı? Evden çalışmanın getirdiği tükenmişlik, sürekli çevrim içi olmanın baskısı, artık herkesin gündeminde. 1996’daki yazar, bilgisayarların teknik olarak kusursuz olmasının toplumsal olarak başarılı olacağı anlamına gelmediğini söylüyordu. Ve haklıydı.

Yapay Zekâ: Bir Öngörüden Gerçeğe

1996’da yapay zekâdan söz edilirken daha çok “olur mu, olmaz mı?” çizgisindeydik. Bugün ise bambaşka bir noktadayız.

2030–2040 raporlarına baktığımızda yapay zekâ artık yalnızca bir araç değil; bir aktör oldu.

· Karar veren

· İçerik üreten

· Görüntü oluşturan

· Ses taklit eden

· Hukuk metni yazan

· Doktorlara teşhis desteği sunan

bir aktör haline geldi.

Dijital ikizler, insanın fiziksel ve zihinsel verilerinin sanal kopyalarını oluşturuyor. Şehirlerin, fabrikaların, hatta bireylerin dijital ikizleri üzerinden senaryolar çalışılıyor.

Bir insanın kalbi durmadan önce sistem uyarı verebiliyor. Ama aynı , mahremiyetin sınırlarını da hiç ummadığınız bir şekilde aşabiliyor. Üretken yapay zekâ yazıyı, resmi, müziği demokratikleştirdi belki ama gerçeklerin üzerini de örtüyor. Gerçek ile kurgu arasındaki çizgi her geçen gün görünmez hale geliyor.

Teknoloji İlerlerken Hukuk ve Ahlâk Ne Durumda?

Yapay zekâ sistemleri hızlanıyor. Veri büyüyor. Fail belirsizleşiyor. Hukuk hâlâ bu hızın gerisinde. Etik tartışmalar çoğu zaman iş işten geçtikten sonra yapılıyor. Bu noktada durup sormak gerekiyor: Teknoloji böyle ilerlerken, insan ahlâkı aynı hızla gelişiyor mu?

Kanaatimce, en az teknolojik gelişmelere verilen önem kadar, insan ahlâkına da yatırım yapılmadığı sürece huzur mümkün olmayacak. Çünkü insan zekâsı belirli bir kayıt altına alınmazsa, er ya da geç getirilen bütün çözümleri aşmasını bilir. P.M. Dergisi’nde Massachusetts Enstitüsü’nden bir uzmanın şu sözü hâlâ geçerli: “Teknoloji değişir ama kişi, önce kötü kalbini değiştirmelidir.”


Esas Mesele Teknoloji Değil!

Bu eski yazılarla bugünkü raporları yan yana koyduğumda, değişmeyen tek şey şu:
Teknoloji, insanı merkeze almadığında sorun üretir. Ne kadar hızlı, ne kadar akıllı olursa olsun, insani ölçü kaybolduğunda sistemler kırılganlaşacaktır.

Gelecek daha dijital olacak bu kesin artık... Ama bu dijitalleşmenin yönünü belirleyecek olan şey işlem gücü değil, insanın sorumluluk duygusu olacak.

1996’da bir dergi sayfasında okuduklarım ve bugünkü halimle net olarak şunu söyleyebilirim. Gerçekten gelecek olan bir anda değil, parça parça geliyor… Yaşayarak gördüğümüz bu ilerleme gerçekten insan içinse teknolojik gelişmeler de insana yük olmayacak, bir araç olarak kalmaya devam edecektir.

Hoşça kalın.Düşünerek, tartarak, insan kalmaya çalışarak kalın…