Kategoriler
UYGULAMALAR
İstanbul
Ankara, devletin kararlarının sessizce pişirildiği bir mutfak gibidir. Geçen hafta TGRT Haber.com’dan yol arkadaşım İbrahim Günay ile birlikte Meclis’in o ağırbaşlı koridorlarında yürürken, sadece yeni bir yasayı değil; yeni bir dijital ahlakın doğum sancılarını iliklerimize kadar hissettik. Evet, TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Sayın Nazım Elmas ile yaptığımız istişareler, meselenin teknik bir telif meselesi olmaktan çok, bir "var olma muhasebesi" olduğunu bir kez daha kanıtladı.
Biz, yani içerik üretenler, yıllardır görünmez bir elin masamızdaki ekmeği küçülttüğünü biliyorduk. Şimdi o eli göstermenin, ona bir isim vermenin zamanı geldi. Mesele, dev platformlardan para istemek değil; emeğin değerini sıfırlayan bir dijital sömürü düzenine "dur" demektir.
Yapay Zekâ Bedava Çalışmıyor! Peki, Bizim İçerikler Neden Bedava?
Masada Google’ı, trafik ölçümlerini, Basın İlan Kurumu’nu (BİK) konuştuk. Sayın Elmas'ın ekibinin Google odaklı çalışmaları çok değerli bir başlangıç. Basın İlan Kurumu verilerini referans alarak telif hakkını düzenleme fikri, devletin üreticisine kurumsal bir şemsiye açma niyetinin en somut göstergesidir.
Fakat her adımımızda şunu sorgulamak zorundayız: Google'ı konuşurken, yarının Google'ı olan Yapay Zekâ'yı görmezden gelebilir miyiz? Bizce gelmemeliyiz! Bu sebeple benim vurgum netti: Bugün ChatGPT, Gemini, Grok gibi yapay zekâ motorlarının içeriği saniyeler içinde damıtarak, yeni bir bilgi formuna dönüştürmesi bir sihir değil; bir montajdır. O montajın altındaki binlerce satır, bizim haber sitelerimizden, bizim muhabirlerimizin, bizim editörlerimizin gece gündüz didindiği manşetlerden çalınmış ya da en kibar tabirle izinsiz alınmış verileridir. Üstelik kaynak göstermeden, hiçbir bedel ödemeden…
Yapay zekâ kütüphanesi, dev bir "bedava içerik havuzu" değildir. Bu havuzun içinde akan her kelime, her analiz, o kurumun bir hafızasıdır. Eğer yapay zekâ, bizim emeğimizle öğreniyorsa, bu öğrenmenin bir "telif bedeli" de olmalı diye düşünüyoruz. Aksi halde, yarın bize haber verecek, araştıracak, sahaya inecek bir gazeteci kalmayacaktır. Bu, sadece bir ticari kayıp değil; ulusal hafızanın da kaybıdır.
Mesele sadece çalınan telif de değil, aynı zamanda görünürlüğün adaleti meselesidir.
Bir gecede gelen bir Google güncellemesi, yüzlerce haber sitemizin trafiğini yerle bir edebiliyor. Bir kod bloğu, Türkiye'deki dijital medyanın kaderini tayin ediyor! Şaka gibi ama bunlar acı gerçeklerimiz… Ve sorarım sizlere: Hangi vicdan, hangi ahlak, hangi şeffaflık bunun arkasında durur?
Bu, haksız rekabetin en modern, en sofistike hâlidir. Trafiğin kaynağı olan platform, aynı zamanda hakem, aynı zamanda yargıçtır. Bu döngüde üreticinin nefes alması imkânsızdır. Bu yüzden, Ankara'da net bir çağrı yaptık: Devlet, kendi dijital vatandaşını ve üreticisini, küresel tekellerin insafına terk edemez.
Unutmayalım ki, Rekabet Kurulu’nun masaya gelmesi de artık bir mecburiyettir. Çünkü tekelin adı, artık sadece bir marka değil; bir algoritma ve bir arama çubuğudur.
Kalbi Olmayan Akıl Körleşir
Teknolojiye düşman değilim. Yapay zekâ, insanlığın aynasıdır, demiştim. Ama o aynaya bakarken kendi yüzümüzü, kendi emeğimizi, kendi vicdanımızı unutursak; yansıyan şeyler de bil-mecburiye sahte olacaktır.
Bugün dijital telif yasasını konuşurken, aslında "dijital egemenliği" konuşuyoruz. Kendi dilimizi, kendi gündemimizi, kendi bakış açımızı küresel platformların keyfine ve algoritmalarına teslim etmeme mücadelesinin adıdır bu. Sonuçta bir annenin duasını, bir çocuğun sahici kahkahasını hesaplayamayan yapay zekâ modelleri, insan vicdanının ne olduğunu da hesaplayamayacaktır! Bizim görevimiz, teknolojiye değil, insana ve emeğine odaklanmaktır.
Evet, dostlarım Ankara ziyaretimiz bizim için bir başlangıçtır. Bu ülkenin dijital geleceği telifle başlayacak ve biz, o masada, o hakkı savunmaya devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki emeğin gölgesi düşmüş bir ekonomide, ne huzur olur ne de hakikat.
Başka bir sohbette gönül gönüle tekrar buluşuncaya dek, hakikatin peşinde ve vicdanınızın sesinde kalmanızı dilerim.
Sağlıcakla kalın.
