Araç sahipleri için otomobilin yaşı ve kilometresi, kullanım kadar maliyetleri de belirliyor. Uzmanlar, araçların farklı dönemlerde farklı riskler ve avantajlar sunduğunu belirtti.
Satın alınan yeni araçların ilk üç ila beş yılı, adeta “balayı dönemi” olarak tanımlanıyor. Bu süreçte araçlar genellikle garanti kapsamında oluyor ve teknik açıdan sorunsuz kabul ediliyor. Ancak bu yıllar, aynı zamanda aracın en hızlı değer kaybına uğradığı dönem. Öyle ki üç yıl içinde aracın fiyatı, sıfır değerinin yarısına kadar düşebiliyor.
Beş ila sekiz yıllık dönemde ise tablo değişiyor. Aracın değer kaybı yavaşlıyor, büyük masraf gerektirecek arızalar henüz başlamıyor. Bu nedenle uzmanlara göre araç satışı için en uygun dönem bu yıllar olarak öne çıkıyor.
Sekiz yılı geçen ya da 150-200 bin kilometre bandına ulaşan araçlarda kritik aşama başlıyor. Şanzıman, katalizör, elektronik aksam gibi yüksek maliyetli parçalar arızalanabiliyor. Bu onarımların maliyeti, aracın piyasa değerinin yarısına ulaşabiliyor. On yıl ve sonrasında ise tablo daha da belirsizleşiyor; bazı modeller uzun ömürlü olurken bazıları sık sık masraf çıkarabiliyor. Ayrıca paslanma, yıpranmış iç mekan ve eskimiş güvenlik sistemleri de araçların değerini düşüren unsurlar arasında.
Uzmanlar, paslanmanın sadece eski araçlarda değil, yeni modellerde de görülebildiğine dikkat çekiyor. Örneğin, 2010-2012 yıllarında üretilen bazı Toyota RAV4 modellerinde daha 20 bin kilometredeyken kırmızı lekeler ortaya çıkabiliyor. Bu durum çoğu zaman fabrika üretim hatalarından ya da eksik koruma uygulamalarından kaynaklanıyor.
Kaportaya yapılan cilalama işlemlerinin çoğu zaman yetersiz olduğunu belirten uzmanlar, modern araç boyalarının çok ince olması nedeniyle en etkili çözümün doğru şekilde uygulanmış koruyucu film olduğunu söylüyor.