Hayatta bazen ilgilendiklerimiz, bazen de ilgilenemediklerimizle imtihan oluyoruz.
Aile, iş, eş, gündelik ilişkiler…
Mühim olan neyle, ne kadar ilgilendiğimiz oluyor. Her kategoride, yeteri kadar yeterli olmamız istenebiliyor. Ancak bu yeterliliğin sınırını kim belirliyor?
İlgi ve ilgisizlik alanları insan fıtratı ve sirkülasyonunu belirleyebiliyor. Toplum da buna göre şekilleniyor. Ve hatta çocuklarımız da…
Belki de en büyük açmazımız burada başlıyor. Çünkü modern (!) insan, hiçbir kategoride tam anlamıyla ‘yeterli’ hissedemiyor. Genellikle bu eksiklik hissi,
toplumsal eleştirilerin tezahürü şeklinde yansıyor.
Buradaki kırılma noktası ise iletişim. İnsanlar birbirleriyle açık, empatik ve samimi iletişim kuramadığında, gereksiz ilgi ya da ilgisizlik dengesi büyük bir soğuk savaşa evriliyor.
Sonuçta toplum, tek tek insanların kurduğu ilişkiler üzerine inşa ediliyor. Küçük dairelerimizden çıkamadığımız her an, geleceğimizin çıkmaz sokaklarını inşa ediyoruz.
Eksikliklerimizi saklamak yerine paylaşmayı öğrendiğimizde, ilgi ve alaka geleceğeçıkacaktır.