Tgrt Haber

Merve Yaz Yazıları

Plazalara sıkıştırılmış hayaller…

Tüketilen zamanın neresinde duruyoruz? İş, okul, aile, eş…?

Biz, metropol insanları her sabah, güneşin bile uyanmadığı saatlerde bilinmezliğe yol alıyoruz. Hedefimiz üretmek. Kimi zaman akla, kimi zaman ruha, kimi zaman banka hesaplarına üretiyoruz.

BİR ŞEYLERE DÖNÜŞMEK

Servisler, metrolar, metrobüsler, otobüsler… Hep bir koşuşturma var. Ancak amaç her zaman aynı:
Bir günü verimli şekilde tüketmek.

Peki ya insanlar? Onlar tüketilen zamanın neresinde durur?

Bir plazanın içinde geçen saatlerin, insan ruhuna ne yaptığını çok az kişi sorgular. Zaman, yavaşça avuçlarımızın arasından kayıp giderken, biz farkında bile olmadan bir şeylere dönüşürüz:

Mesela bir performans raporu, bir hedef, bir istatistik...

Yaşamın kendisi ise sıradan bir rutin içinde eriyip gider.

SIRADAN BİR ÇARKIN DİŞLİSİ...

İnsan, hayatta kalmaya programlanmış bir varlıktır, ancak ne zaman yaşamayı unuttuk? 

Plazaların soğuk duvarları arasında ruhlarımızı sıkıştıran bu hayat, gerçekten bizim seçtiğimiz bir hayat mı? Yoksa günün birinde, daha anlamlı bir yaşam arayışını, bırakıp sıradan bir çarkın dişlisi olmayı mı kabullendik?

MODERN DÜNYANIN KARMAŞASI 

Belki de insan en çok, kendine ayıramadığı zamanlarda kaybolur. Bu unutkanlığımız hayatta kalma mücadelesindendir. Şimdiye kadar iyi kötü eleştiri yaptım ama ya çözüm?

Modern dünyanın karmaşasından sıyrılıp sadeleşmek denenebilir. 

Hayat, bizim onu hatırladığımız kadar vardır. Ve unutmayalım ki yaşamak, sadece nefes almak değil, o nefesin içinde kendimizi bulabilmektir...

 

3 Aralık 2024
Benlikteki Mavi Vatan ve sınırların kaybı 

Günümüzün toplumsal dinamiklerinde yadsınamaz bir gerçek var: İlişkilerdeki sınırların belirsiz hale gelmesi… Ya da buna kendi tabirimle ‘androidleşerek kolonileşen ve güncellemesi olmayan bir azınlık’ da diyebilirim. 

Peki, bu sadece bir nesil eleştirisi mi, yoksa daha derin bir sorunun yansıması mı?

YAZILI OLMAYAN KURALLAR

Yazılı olan kurallara zaten fırsat buldukça uyulmazken, yazılı olmayan ahlaki değer ve kurallar özellikle Z kuşağı diye adlandırılan genç beyinler tarafından tamamen ‘yok’ hükmünde. 

Modern çağda bireysellik o kadar yüceltildi ki, kişi kendi haklılıklarını kanıtlamak uğruna, başkalarının alanlarını işgal etmeyi ‘hak’ saydı.

Bu noktada benliğindeki Mavi Vatan’ı korumak isteyen empatik Y kuşağı ve bireyci Z kuşağı arasında çıkan çatışma, X kuşağının seyri altında süregeliyor…

KENDİNİ KANITLAMA KÜLTÜRÜ

Özellikle sosyal medyada gördüğümüz ‘kendini kanıtlama kültürü’ insanlar arasındaki ilişkileri daha da yıpratıyor. Herkes haklı, herkes üstün… Ama gerçekte herkes yalnız.

Ben bir ruh bilimci değilim. Yalnızca gözlemleyerek hayatımı kolaylaştırmaya, kanıtladığım deneyimlerimi kelimelere dökerek başkalarının hayatını kolaylaştırmayı arzulayan sıradan bir editörüm.

TABLO KARANLIK DEĞİL

Tüm bu tablo karamsar gibi görünse de, çözüm aslında çok basit: Gerçekten dinlemek ve anlamaya çalışmak.

Çünkü hiçbir nesil, kendi başına ortaya çıkmaz. Her nesil, bir öncekinden miras aldığı değerleri öldürür ya da yaşatır.

 

21 Kasım 2024
90’lar neslinin ritimleri: Sagopa Kajmer ve Ceza çekişmesi

90’lar nesli bilirler. 2000’lerin başında rock’tan sonra rap müzik popüler kültüre dönüştü.

Sagopa Kajmer ve Ceza’nın rekabetini iyi hatırlarız. Birbirinden çok farklı tarzlarıyla müzik sahnesini sallayan bu iki sanatçı, dönemin gençleri üzerinde derin izler bıraktı. 

Bir tarafta realist bir bakış açısıyla güçlenen Ceza, diğer tarafta ise karamsarlığın ve içsel hesaplaşmaların şairi Sagopa Kajmer.
 
Ben, o yıllarda pesimist olanın tarafındaydım. Ceza’nın yeteneği tartışılmazdı. Ancak onun enerjik, mücadeleci tavrı, benim ve benim gibilerin ruhuna dokunmuyordu. 

Sagopa Kajmer ise başka bir şey vaat ediyordu; melankolik ama gerçekçi sözlerle iç dünyamıza yöneliyordu. O, karanlığın içinde kaybolmadan yürümeyi bilen bir yol gösterici gibiydi.
 
Bu sanrılar ve anılar, aradan 15 yıl geçmesine rağmen, bugün hala canlı. 

Şimdi bana fikirlerimi yazma imkanı verildiğinde, “Neden o dönemi ve bu etkileri kaleme almıyorum?” diye düşündüm. O günlerin müziği sadece bir eğlence değil, kendimizi keşfetmenin ve dış dünyayı anlamanın da bir yoluydu.
 
Sagopa Kajmer’in sözleri bir nesil için hala bir gösterici niteliğinde. 

Bu yüzden onun parçalarından alıntı ile kapanış yapayım;

 
“Giy, ateşten gömlekleri, bir bir yansın üzerin ve dahi.
Kır, topraktan çömlekleri zaten tedirgin halim (ve dahi).
Bir, benimdir bendim ve bir kendim ortadayım.
Bitmez derdim, bu hal beni yer, bitirir bildim.”

4 Kasım 2024