Zombi kuşağı mı dediniz?

GİRİŞ:
2025-07-27
saat ikonu 20:51
|
GÜNCELLEME:
2025-07-27
saat ikonu 21:23

Geçtiğimiz günlerde 73 yaşında bir aile büyüğüm, Z kuşağını tarif ederken bir tabir kullandı:
“Zombi kuşağı...”

İlk anda bu ifadeye takılıp kaldım. Bir Y kuşağı olarak, bu sınıflamayı dışarıdan değil, içeriden duymak farklı bir sorgulamayı beraberinde getirdi. Eğer gerçekten ortada bir “zombi hâli” varsa, önce şu soruyu sormak gerekmez mi?

Suçlu kim?

—yani 1997 sonrası doğanlar— dünyaya gözlerini açtığında biz onlara nasıl bir manzara sunduk?
Hızla değişen toplumsal dengeler, dijitalleşmenin görünmez ağları, sosyal medyada beğenilerle ölçülen ilişkiler, anlamını yitirmiş kelimeler, içi boşaltılmış değerler…
Bu sadece bir “kuşak problemi” mi gerçekten?

Sistem…
Rekabetçi ama adaletsiz.
Sosyal medya…
Bağlantılı ama bir o kadar izole.

Ve sonra bir gün dönüp soruyoruz:
“Bu çocuklar neden konuşmuyor? Neden sorgulamıyor? Neden hissiz?”

Belki de hissediyorlar…
Ama biz duyamıyoruz.
Belki de konuşuyorlar…
Ama bizim dilimizden değil.
Belki de sorguluyorlar…
Ama o sorgunun şekline “saygısızlık” diyoruz.

Bir nesil kendini ifade edemiyorsa, orada sadece bireyin değil, hepimizin —toplumun, medyanın, eğitimin, ailelerin— ortak bir payı vardır.
Z kuşağının içinde kaybolmuş bireyler varsa, belki de o labirenti biz birlikte ördük.
Onlar zombileşmediler.
Sadece yönlerini bulmakta zorlanıyorlar.

Zamanla yarışan, algoritmalarla büyüyen, bir an bile durmaya tahammül edemeyen bir dünyada yaşıyorlar. Düşünmek lüks, hissetmek ise neredeyse ayıp sayılıyor. Elbette bunun bir bedeli olur. Ama bu kuşağı anlamaya çalışmak yerine etiketlemek, bizi hiçbir yere götürmez.

Zombi değiller.
Sadece bazen kendilerini canlı hissettirecek bir anlam arıyorlar.
Ve biz, o anlamı paylaşmak yerine çoğu zaman onlara sıfatlar biçiyoruz.

O hâlde tekrar soralım:
Suçlu kim?
Belki de cevap, aynaya bakan her birimizde gizlidir.