Depremden kurtulmanın tek yolu var!

GİRİŞ:
2025-04-28
saat ikonu 08:44
|
GÜNCELLEME:
2025-04-28
saat ikonu 08:44

Geçtiğimiz günlerde İstanbul, 6,2’lik bir depremle sarsıldı. Hepimiz bir anda kendimizi dışarı attık. Çok şükür, acı haber almadık ama yaşadığımız korku, geceyi dışarıda geçirmemize yetti. Hatta okullar tatil olunca, şehir dışına kaçanlar bile oldu… Peki ama neden? Sadece bir sarsıntı, bir “güvensizlik” duygusu mu? Yoksa bu korkunun kaynağı aslında daha mı derinlerde?

Bu sorunun cevabı, çoğumuzun depremle ilgili ne kadar az bilgiye sahip olduğumuzda yatıyor. Eğer deprem anında ne yapmamız gerektiğini bilseydik, korkumuz bu kadar büyümezdi. Bu, sadece bir “sarsıntı” değil, aynı zamanda bir bilinç eksikliği. İşte tam da bu yüzden, eğitim sistemimizin deprem bilinci konusunda daha fazla sorumluluk taşıması gerekmiyor mu?

Deprem bilinci, erken yaşta kazandırılması gereken bir yaşam becerisi aslında. İlkokuldan itibaren çocuklara yalnızca “çök-kapan-tutun” gibi temel reflekslerin öğretilmesi yetmez. Depremin bilimsel yönünü, nedenlerini, etkilerini ve risk azaltma yollarını da sistemli bir şekilde anlatmak gerekir. Müfredatta bu konu, sadece birkaç tatbikat ya da bir iki teorik bilgiyle geçiştirilmemeli; haftalık programlarda düzenli yer almalı. Deprem simülasyonları, saha çalışmaları, bilinçlendirme projeleriyle desteklenerek çocuklara gerçek bir afet bilinci kazandırılmalı.

Üstelik eğitim sadece teorik bilgiyle sınırlı kalmamalı; pratik yaşam becerilerini de kapsamalı. Bir binanın güvenli olup olmadığını nasıl anlayabileceğimiz, yaşadığımız çevrede risk analizi yapabilmek gibi konular da küçük yaşlardan itibaren öğretilmeli. Çünkü depremle ilgili bilinçli bir birey, sadece kendini değil, çevresini de korur; sadece canını değil, toplumu da kurtarır. Uzun vadede ise bu bilinç, daha sağlam yapılar, daha güvenli şehirler ve daha az kayıp demektir.

JAPONYA’DAN ŞİLİ’DEN NEYİMİZ EKSİK?

Dünya üzerinde deprem bilincinin yüksek olduğu birçok örnek ülke var. Japonya, bu konuda en bilinen örneklerden biridir. Deprem riskini en baştan kabul edip, eğitim ve altyapı çalışmalarına büyük yatırımlar yapmış bir ülke. Okullarda düzenli olarak deprem tatbikatları yapılır, çocuklara deprem sırasında nasıl davranmaları gerektiği öğretilir. Ayrıca, Japonya’daki binalar da deprem dayanıklılığı açısından en son teknolojiyle inşa edilir ve bina yönetmelikleri oldukça sıkıdır. Ülkede ayrıca gelişmiş erken uyarı sistemleri bulunmaktadır.

Bir başka örnek ise Türkiye’ye kıyasla çok daha az deprem yaşayan, ama yine de hazırlıklı olan Şili’dir. Şili, 2010’daki büyük depremde dünya çapında bir örnek göstermiştir; çünkü ülkede deprem öncesi, sırası ve sonrasına dair eğitimler her yaş grubuna verilmektedir. Deprem anında halkın büyük bir kısmı, doğru davranışları sergileyerek hayatlarını korumuştur. Şili’deki binalar da depreme dayanıklı olacak şekilde tasarlanmış ve afet yönetimi konusunda oldukça iyi altyapıya sahip bir ülkedir.

BİLİNÇSİZLİĞİMİZ KADER OLMAMALI

İşte yine aynı yere geliyor konu. Deprem değil, bilinç eksikliği ve hazırlıksızlık öldürür. Eğer biz de bu ülkeler gibi, çocuklarımıza depremle ilgili doğru eğitimleri versek ve toplum olarak bilinçlensek, çok daha az kayıp yaşayabiliriz.

İstanbul’da depremde korkudan camdan, balkondan kendini aşağıya atan insanları gördük. Can kaybı olmadı çok şükür ama 250’den fazla vatandaş hastanelik oldu. Bu, felakete karşı gösterilen bilinçsizlik ve panik halinin en trajik örneklerinden biridir. Deprem anında panikle ve doğru bilgiye sahip olmadan verilen tepkiler, can kayıplarını artırabilir. Eğer insanlar, ne zaman ve nasıl güvenli bir şekilde dışarı çıkacaklarını bilselerdi, bu tür dramatik kazaların önüne geçilebilirdi.

Depremler kaçınılmaz olabilir, ama bilinçsizliğimiz kader olmak zorunda değil. Artık sadece yıkımların ardından üzülmeyi değil, onları önlemeyi de öğrenmeliyiz. Deprem sonrası çaresizlik içinde kalmak yerine, deprem öncesi hazırlıklı olmalıyız. Eğitim sistemimizde depreme daha fazla yer vererek, geleceğin bilinçli bireylerini yetiştirebiliriz. Bugün attığımız her adım, yarın kurtaracağımız hayatlar demek. Unutmayalım: Deprem değil, ihmal öldürür.