Kategoriler
UYGULAMALAR
İstanbul
Yeni bir araştırma, insan DNA'sında uzaylıların genetik manipülasyonuna dair kanıtlar bulduğunu iddia ediyor. Bulgulara göre, milyonlarca insanı etkileyebilecek büyük gen bölümleri insanlara "eklenmiş" gibi görünüyor.
DNA Rezonans Araştırma Vakfı'nın kurucusu ve CEO'su, aynı zamanda çalışmanın yazarı Dr. Max Rempel, "Söz konusu keşif doğrulanırsa insan ırkının geleceğine dair anlayışımızı kökten değiştirebilir" ifadelerini kullandı.
Henüz hakem değerlendirmesinden geçmemiş olan çalışmada, 1.000 Genom Projesi kapsamındaki 581 tam aile incelendi ve Rempel, 11 ailede "ebeveynlerden hiçbirine ait olmayan büyük DNA dizileri" bulduklarını öne sürdü.
Üstelik bazı çocukların 1990 yılından önce doğmuş olması, genetik eklemelerin 2013'te geliştirilen CRISPR gibi insan kaynaklı gen düzenleme teknolojileriyle açıklanamayacağını gösteriyor. Ancak Rempel, bulgularının ön aşamada olduğunu ve daha titiz analizler gerektiğini belirtti.
"Henüz kesin bir kanıt yok. Çünkü daha iyi veri setlerine ihtiyacımız var ve bunlar sadece onay alındıktan sonra elde edilebiliyor. Bu da zaman ve çaba gerektiriyor" diyen Rempel, yine de sonuçların çarpıcı olabileceğini düşünüyor:
"İnsanlık genetik bir dönüşüm geçiriyor olabilir. Eğer doğrulanırsa, hangi insanların uzaylı DNA'sı taşıdığını tespit etmek yani melezleri tanımlamak mümkün olabilir."
Araştırmacının hipotezi, uzun süredir UFO meraklıları ve komplo teorisyenleri arasında dolaşan iddialarla örtüşüyor. Bazıları, Nazca mumyaları gibi örneklerin hem insan hem uzaylı DNA'sı taşıdığını öne sürmüştü. Rempel'in bulguları doğrulanırsa, bu tür teorilere bilimsel bir dayanak kazandırabileceği yorumu yapıldı.
Ancak NASA ve Pentagon uzaylı yaşamın varlığına dair hiçbir kanıt bulunmadığını resmen açıklamış durumda.
Rempel ayrıca 23andMe gibi genetik test hizmetlerini kullanan ve kendilerini "uzaylılar tarafından kaçırılmış" olarak tanımlayan kişilerin sonuçlarını da inceledi. Bazı ailelerde ebeveyn dışı genetik işaretçiler görülürken diğerlerinde bulunmadı.
Rempel, mevcut ticari genotipleme testlerinin bu tür olağanüstü iddiaları doğrulamak için yeterince hassas olmadığını, bunun yerine tam genom dizileme (WGS) veya yeni nesil dizileme (NGS) teknolojilerinin kullanılmasını savunuyor. Araştırmacıya göre "uzaylılarca kaçırıldığını" iddia eden gönüllü ailelerden alınacak DNA örnekleriyle yapılacak yüksek çözünürlüklü analizler, uzaylı eklemelerini kesin biçimde belirleyebilir.
Gelecekteki çalışmaların, genetik modifikasyonların bir sonucu olarak insanların telepati gibi olağanüstü yetenekler geliştirmesi gibi şaşırtıcı olasılıkları ortaya çıkarabileceğini öne sürdü. Ayrıca Rempel, hücre kültürünün neden olduğu yapay sonuçlardan kaçınmak için yüksek kaliteli, kültürlenmemiş genetik verilere duyulan ihtiyacı da vurguladı.
"Çoğu kamuya açık DNA veritabanı, kültürlenmiş hücrelerden elde edilen eski verileri içerir. Kültürleme, genomik değişikliklere yol açabileceğinden, bu sonuçları kanıt olarak kabul edemeyiz" diyen Rempel, daha fazla araştırma yapmak için fon ve kamuya açık DNA veritabanlarına erişim sağlamayı umduklarını belirtti.
Rempel'in çalışmaları tartışmalı olsa da, kendisi bunun gerçek bilimsel merakın bir sonucu olduğunu savunuyor.
UFO araştırmacıları da dahil olmak üzere şüpheciler, çalışmaya karşı dikkatli olunması gerektiğini vurguladılar.
Portraits of Alien Encounters Revisited kitabının yazarı Nigel Watson örneklem büyüklüğünün küçük olduğunu ve "uzaylı kaçırılma deneyimlerinin" çeşitli dünyevi nedenlerden kaynaklanabileceğini belirtiyor: "Bu anlatımlar doğrulanmadan DNA hakkında sonuç çıkarmamalıyız."
Watson, teknik hatalar veya bilinmeyen biyolojik mekanizmaların da bu anomalileri açıklayabileceğini eklerken, yine de "Eğer kanıtlanırsa, bu bir uçan daire bulmak kadar sarsıcı olur" diyerek çalışmanın önemine dikkat çekti.