Bir Gün Hepimiz Dijital Miras Olacağız

GİRİŞ:
2025-07-19
saat ikonu 09:00
|
GÜNCELLEME:
2025-07-19
saat ikonu 09:00

Upload dizisini izlediniz mi?
Hani şu Amazon Prime’da yayınlanan ve ölümden sonra bilincin dijital bir ortama yüklendiği o ilginç yapım…

Teknolojiye ilgisi olanlar veya merakı olanlar mutlaka denk gelmiş seyretmiştir diye düşünüyorum. Olmayanlar içinse herkesin anlayacağı dilde şöyle anlatayım:
Bir gün bir kaza geçiriyorsunuz, hayata veda etmek üzeresiniz. Ancak öyle gelişmiş ki, ölüm yerine sizi sanal bir evrene “yükleme” yapıyorlar. Artık fiziksel bedeniniz yok ama bir veri olarak yaşamaya devam ediyorsunuz. Kahvaltılar yapabiliyor, sevdiklerinizle görüntülü konuşabiliyor, hatta yeni arkadaşlıklar bile kurabiliyorsunuz. Yani sadece her şey… biraz fazla gerçek dışı ve bir o kadar da pahalı… İzlerken sık sık durup düşündüm: Bir insan, sadece hatıralarından mı ibarettir? Ya da daha da önemlisi: Biz öldükten sonra kalan şeyin sahibi kim olacak?

Dijital miras diye bir şey var artık!

Bugün her birimiz dijital izler bırakıyoruz. Konuşmalar, fotoğraflar, banka hareketleri, YouTube’da izlediğimiz son video… Bunların hepsi bir veri setine dönüşüyor. Ve bu veri, sizin hayat hikâyenizin dijital bir yansıması hâline geliyor. Ama, fakat ve lakin sorun şu: Biz bu dünyadan göçtükten sonra, o dijital izler nereye gidiyor acaba?

Hukukçular henüz net bir şey söyleyemiyor. Hatta bu konu hakkında ülkede bu işin hukukunu bilen bir tek yetkin insan yok! Şirketler ise sessizce ve sinsice izliyor. Başka bazı ülkelerde de bir dijital miras kanunu konuşulmaya başlandı. Ama genel olarak hâlâ gri bir alandayız.
Yani fotoğraflarınızı kim arşivleyecek? Sizin adınıza sosyal medyada biri bir paylaşım yaparsa, bu sahtecilik mi olur yoksa anı yaşatmak mı? Ve asıl soruya geleyim: Ölümünüzden sonra, sizin sesinizle konuşan bir yapay zekâ, sizin yerinize kararlar alabilir mi?

Hatırlamak mı, yaşatmak mı?

Geçen gün genç bir arkadaş, şöyle dedi bana: “Ben öldüğümde, tüm verilerimi yapay zekâya bırakacağım. Belki çocuklarım bir gün sesimi duyar da mutlu olur.

Evet, ilk bakışta gerçekten güzel bir düşünce gibi duruyor değil mi?

Ama sonra düşününce… Bir sesin hatırası mı değerlidir, yoksa o sesi hatırlarken içimize düşen özlem mi? diye sorgulamaya başladım kendimi.

Upload dizisinde, dijital ortama aktarılmış karakterler gülüyorlar, konuşuyorlar, hatta âşık bile oluyorlar. Ama her şey, devasa bir sunucunun enerji tüketimine bağlı. Elektrikler kesildiğinde ise o “sanal dünya” yok oluyor.

Siz buna yaşam der misiniz?

Ben, ekranın başında kalakaldım. Çünkü mesele sadece teknoloji değil artık.
Asıl mesele:
Gerçek nedir?
İnsan nedir?
Ve biz neyiz?

Hepimiz bir gün dijital bir hatıraya dönüşeceğiz!

Sosyal medya hesaplarımızdan telefon arşivimize kadar her şey bir miras. Ve bu miras sadece maddi değil, duygusal da bir miras.
Bir baba sesi. Bir annenin gönderdiği son emoji, sevgilinin attığı ama gönderemediği o taslak mesaj… hepsi birer dijital kalıntı. Bu kalıntılar üzerinden yeniden “yaşatılmak” fikri, ilk bakışta herkese umut verici geliyor. Ama asıl önemli olan şu: Hatıra yaşatılır, insan değil! Ve belki de insanı insan yapan tam da budur: Unutulabilir olmak, yani ölümlü olmak.

Son bir soru daha sorup konuyu kapatayım.

Ben öldükten sonra, beni kim yönetecek? Verilerimi kim koruyacak? Çocuklarımın, torunlarımın bana dair nelerle karşılaşmasına izin vereceğim? Dijital bir ben oluşturulursa, ona nerede durmasını öğreteceğim? Bu konular sadece hukukçuların değil; bizlerin de şimdiden düşünmesi gereken sorular diye düşünüyorum.

Evet son olarak, izlemeyenler için Upload dizisini izleyin derim. İzleyin ve kapattığınızda, bir süre hiçbir şeye dokunmayın. Sadece düşünün. Bir gün hepimiz, bir dijital yedeğe dönüşeceksek… En azından hangi “biz”in yedekleneceğine biz karar verelim diyorum…

Haftaya cuma yeni yazımda buluşmak üzere.
Kalın sağlıcakla.