Sudan: Uluslararası Çok Katmanlı Bir Denklem

GİRİŞ:
2025-06-11
saat ikonu 10:14
|
GÜNCELLEME:
2025-06-11
saat ikonu 10:14

Sudan... Afrika'nın kuzeydoğusunda haritada büyük ama haberlerde küçük görünen bir ülke. Oysa orada olan biten, ne sadece Hartum'un meselesi, ne de kabilelerin kadim husumetlerinin sonucu. Bugün Sudan’daki çatışmaların ardında, perde önünde iç savaş gibi görünen ama perde arkasında uluslararası bir hesaplaşma barındıran çok katmanlı bir denklem var.

İç Savaş mı, Vekaletler Savaşı mı?

Sudan’da çatışan taraflar ordu ile paramiliter gruplar gibi görünüyor. Ancak bu tarafların arkasında kimlerin durduğunu sorduğumuzda karşımıza bölge dışı güçler, bölge içi rakipler ve sahada güç devşirmek isteyen aktörler çıkıyor. Bugün Sudan’daki mücadele, Libya’daki çatışmalardan, Orta Afrika Cumhuriyeti’nin etnik fay hatlarından, Çad’daki askeri geçiş hükümetlerinden ve Mısır’ın Nil üzerindeki siyasi hesaplarından bağımsız değil.

Sudan bir Afrika devleti olsa da yaşadığı kriz, Ortadoğu’nun kalbinde atıyor. Çünkü bu topraklar hem Nil’in kaderini belirliyor hem de Kızıldeniz’in sıcaklığını jeopolitik bir yarışa dönüştürüyor.

Yardım Engelini Kim Aşacak?

Bugün Sudan halkı açlıkla, göçle, güvensizlikle sınanırken, yardım kanalları tıkanıyor. Türkiye, Güney Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti, hatta Çad üzerinden gönderilen insani yardımlar ya milislerce ya da ordu tarafından engelleniyor. Sadece yardım değil, insani koridorlar da hedef alınmış durumda. Oysa bu yardımlar; bir annenin çocuğuna vereceği mama, bir hastanın ihtiyacı olan ilaç, bir mültecinin yeniden doğmak için tutunduğu umut demek...

Sudan’daki aktörler, bu insani damarları keserek yalnızca birbirlerine değil, tüm bölgeye zarar veriyorlar. Çünkü Sudan’daki kriz büyürse, sadece Hartum yanmaz; N’Djamena, Juba, Bangui, Kahire ve hatta Ankara da bu yangının dumanını hisseder.

Türkiye’nin Duruşu ve Sessiz Diplomasi

Türkiye, Afrika politikasında “kazanan-kazanır” modelini savunan bir aktör. Sudan’da da bu anlayışını sürdürüyor. Açık cephe diplomasisi yerine daha çok “sessiz diplomasi” yürüten Türkiye, hem insani yardımları ulaştırma hem de tarafları sükunete çağırma yönünde çaba gösteriyor. Özellikle Türk Kızılayı, AFAD ve TİKA üzerinden yürütülen destekler sahadaki en etkili girişimler arasında.

Ankara, Sudan’ı sadece Afrika’nın bir parçası olarak değil; Ortadoğu’nun istikrar zincirindeki en kırılgan halka olarak okuyor. Bu yüzden Türkiye, bölgedeki Mısır-Suudi ekseninin dengeleyicisi olarak dikkatle izlenmeli.

Mısır, Suudi Arabistan ve Çad: Sessiz Denklemler

Mısır, Güney’de istikrarsızlık istemiyor ama Sudan üzerindeki etki alanını da kimseyle paylaşmak istemiyor. Suudi Arabistan ise Afrika Boynuzu’nda büyüyen Körfez etkisinin elden gitmesinden endişeli. Çad, sınır güvenliği nedeniyle diken üstünde; çünkü milislerin kontrolündeki bölgelerden gelen her çatışma, Çad’ın iç istikrarını da tehdit ediyor.

Sudan: Büyümeyen Ama Bitmeyen Bir Tehdit

Sudan’daki kriz belki bugün Libya gibi geniş cepheli bir vekalet savaşına dönüşmedi. Ama her an tetiklenmeye hazır bir volkan gibi. Bu kriz büyümese bile hep bir tehdit, hep bir risk olarak masada kalacak. Özellikle gıda, su, göç ve güvenlik zincirinde bu kadar hassas bir coğrafyada yaşanan her kırılma, bölgesel sarsıntıya yol açabilir.

Sonuç olarak Sudan’da yaşananlar sadece kabileler arası bir çekişme değil; küresel aktörlerin, bölgesel güçlerin ve iç dinamiklerin harmanlandığı karmaşık bir satranç. Türkiye bu satrançta, sessiz ama ilkeli hamlelerle insani ve stratejik varlığını sürdürmeye çalışıyor.

Unutulmamalı ki Afrika’da olan hiçbir gelişme, artık sadece Afrika ile sınırlı kalmaz. Sudan yanarsa, Ortadoğu tutuşur. Bu yüzden Sudan’da atılan her adım, sadece Sudan’ın değil; insani vicdanın, bölgesel barışın ve küresel dengenin de kaderini belirler.