Osmanlı döneminde İstanbul’a kalan önemli yapıtlardan biri de Glavany Köşkü’dür. Köşk, 1893 yılında İstanbul’un Kandilli semtinde yapıldı. Boğaz manzaralı olan Köşkü Osmanlı bankasının kurucusu olan İngiliz David Glavany tarafından yaptırıldı. Köşkün özellikle seçildiği konum İstanbul tarihinde önemli bir nokta teşkil etmekte. Ulaşım bakımından Avrupa yakasına yakın olan Glavany Köşkü’nün çevresinde de aynı şekilde Osmanlı memurları otururdu.
Köşk tüm muhteşemliği ile yıllarca Kandilli tepesinde etkisini sürdürdü. Osmanlı Devletinde Avrupai bir tarzla döşenen köşkte her ayrıntı düşünülmüş. Renkli taşlarla döşenen zemin ve görkemli bahçesinde her ince detay bulunmaktadır.
Bahçenin tam orta yerinde çeşme evin içinde hizmetliler için ayrı kat. Her bir katta oda tuvalet ve banyo ayrıntısı mevcut. Kandilli tepesinde boğaz manzaralı köşk adeta kaderine terk edildi.
Ağaçların arasında kaybolan köşke ilk dokunuş 2021 yılında yapıldı. Metruk köşk döneminden fırlamış bir restorasyondan geçtikten sonra halka açık bir mekan haline getirildi. Her adımda tarihi buram buram hissettiğiniz Glavany Köşkü artık Nevmekan Kandilli olarak halka hizmet etmekte.
Öğrencilerin rahatlıkla ders çalışabileceği alanların yanı sıra boğaz manzaralı odalarıyla da biraz kafa dinlemek isteyenler için ıssız bir koy gibi adeta…
Mekanın sessizliği huzuru fiyatların uygunluğu, verdiği hizmet ve her kesimden ziyaretçiye fırsat tanıyor. İstanbul’un yoğunluğundan kaçmak isteyenler için biçilmiş kaftan gibi… Yolunuz düşerse mutlaka bahçesinde bir kitap okuyarak çayınızı yudumlamanızı tavsiye ederim…
Farkında mısınız insanların genelinde bir tahammülsüzlük sevgisizlik saygısızlık arttı. Hepimizin tedaviye ihtiyacı var.
Yaşanan kötü olayları birbirimize anlatıp film çekmekten olayların özünü düzeltmeyi unuttuk. Hepimiz görevi olmamasına rağmen birer psikolog birer öğretmen birer eğitici olduk. (!)
Peki yanlış nerede?
İnşaatını toparlayamadığımız her yapının üzerine makyaj yaptık yeniden piyasaya sunduk. Geçen haftalarda bunun en net örneğini ise dünya çapında popüler olan Joker filminde yaşadık. İlk filmde hakim olan dram ve psikolojiyi bir kenara bırakıp yerine müzik ve dans koymuşlar. Bir kişinin yaşadığı psikolojik bunalıma yeni bir bunalım güzellemesi yapmışlar resmen.
Öze inmek ve bir çocuğun hayatında iz bırakan travmaları iyileşmesi için neler yapılacağını göstermek yerine yan bir karakterle tam fiyasko müzikaline imza atılmış.
Orijinal Joker’den uzaklaşmış
Joker: İkili Delilik filminde daha çok Lady Gaga’nın karakteri öne çıkarıldı. Filmin duygu bütünlüğünü sürekli bozan şarkı geçişleri izleyiciyi 45 dakikadan sonra sıkmaya başladı. Öte yandan Lady Gaga’nın botokslu ve estetikleri delilikten oldukça uzak duruyordu. Filme dair o kadar kötü detay var ki uzun süredir vizyona gelmesi beklenen film fiyaskolu bir sonla sizi sinema salonundan uğurluyor.
Filmlerde dizilerde de artık bunalım halinde kurtulmanın imkansız olduğunu gösteren imgeler arttı.
Toplumsal kaosun olduğunu bunu çözmenin ise imkansız olduğunu vurgulayan bu tarz dizi ve filmlerin bir an önce durdurulmalı.
Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’un fethinden sonra Bizans izlerinin yer aldığı birçok kiliseyi uygunluk halinde camiye çevirerek “Kılıç Hakkını” kullandı. Ancak nadir olan yapılardan biri Kariye’ye dokunmadı. Fatih Sultan’ın buradaki asıl amacı aynı zamanda farklı dinlerin odak noktası olan İstanbul’daki çeşitli yapıları korumaktı. Savaş teknik ustası olan Sultan Mehmet’in aynı zamanda ticari ve manevi yönü de çok güçlüdür.
Stratejisinde de haklı çıktı. Kariye’yi özgün hali ile bırakan Sultan Mehmet, bu sayede İstanbul’a gelen ziyaretçi sayısını arttırmıştı. Osmanlı tüm görkemi ve gücüyle gövde gösterisi yaptığı yıllarda Bizans taraftarı olan bazı isimler sıklıkla suikast girişimlerinde bulundu. Bunu yapabilmelerindeki en kritik nokta ise ziyaret amaçlı geldikleri mabetler oldu.
Fetihten 58 yıl sonra tarihler II. Bayezid dönemini gösterirken sadrazam Atik Ali Paşa, bu durumu önlemek için Kariye’yi camiye dönüştürdü. Özgünlüğünü çok bozmadan çan kulesi yerine tek minare yaparak camiye çevrilen Kariye’den ezan sesleri yükseldi. Depremlerden hasar aldıkça onarılan Kariye’nin özgünlüğünün bozulmaması dikkatlerden kaçmadı. II. Abdülhamid’in titizlikle onarımını yaptırdığı Kariye Camii, 29 Ağustos 1945 yılına geldiğimizde ise o zamanki Bakanlar kurulu tarafından müzeye çevrildi.
Mozaikler ve kaplamalardan temizlenen Kariye 79 yıl boyunca Bizans ruhunu yansıttı. Peki onca yapı varken neden KARİYE Bizans ruhunu yansıtıyor? Çünkü yapı Hazreti İsa’dan sonra yapılan ilk mabetlerden biridir. Hasar alsa bile yeniden inşa edilen Kariye Camii, Bizans döneminde Ayasofya’dan sonra en çok ibadet yapılan mekan olarak tarih kitaplarında geçti. Bu da Kariye’nin üzerindeki Bizans algısını artırdı. Yeniden camiye çevrilmesi ise tam siyasi dönüşüm oldu.
Bunun kanıtı ise Kariye Camii’ye dönüştürülür dönüştürmez Yunanistan’dan gelen tepki ile kanıtlandı. Ayasofya’dan sonra Kariye’nin de Camii yapılması üstelik turistlere sınırlandırma getirilmesi bazılarının yarasını kanattı.
Gel gelelim camiye… Muhteşem bir din buluşmasını yansıtan figürlerle dolu Kariye Cami, İstanbul’un gözde semti Fatih’te yükseliyor. İçindeki alanlar sınırlandırılmadan ziyaretçilerine sunuluyor. Açıldığı ilk günden beri ziyaretçi akımı 3 katına çıkan Kariye Camii’ye özellikle semtte yaşayan vatandaşlar daha fazla ilgi gösterdi.
Yolu Fatih’e düşen her vatandaşın görmesi gereken yapıtlardan biri olan Kariye Cami’nin manzarası ise Aziz İstanbul’la çerçeveleniyor.
Bu filmi kaç kişinin izlediğini bilmiyorum ama dünyanın en iyi film listesinde ilk 10'da yer almalı. Hangi film mi? Tabi ki de “Bitmeyen Sınav!” Bollywood sinemasına ait olan bu filmin ismini ve konusunu ilk gördüğümde ‘ben bu filmi hayatta izlemem’ demiştim. Aradan tam bir yıl geçti. Bir arkadaşımın ısrarıyla filmi izlemek zorunda kaldım. (Hiçbir zaman büyük konuşmayacaksın!)
Film ilerledikçe hayatımda izlediğim en iyi film olduğuna o zaman karar verdim. Filmin son saniyelerinde ise şuan kesin karar verdim herkes bu filmi izlemeli. Gel gelelim filmin konusuna… Hindistan'da yaşayan bir genç babasının uğradığı haksızlıktan sonra devlet yönetimine ve sisteme olan inancını yitirir. Ancak çocuğun hayatını bir polis memuru değiştirir. O andan itibaren çocuğun bitmeyen sınavları başlar.
Kariyer sınavını vermeye çalışırken bir yandan yatacak yer bulmaya çalışır. Karnını doyurmak için iş arar. Ve aşık olur. İşte bu noktada hayatının en büyük sınavları iç içe girer. Kariyer, aşk ve açlık arasında çırpınan genç adam bir yandan en büyük sınavı olan hükümetin adaletsizliği ve liyakatsizliğiyle de savaşır. Bu yazıda kim neyi kazandı neyi kaybetti kısmını vermeyeceğim çünkü herkesin izlemesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum. Hafta sonu planınız yoksa çayınızı demleyin ayaklarınızı uzatın ve Bitmeyen Sınav (12th Fail) filmini izleyin! Tam 2 saat 26 dakika sonra ise hayatınızdaki bakış açısında yaşayacağınız o muazzam değişime de hazır olun!
Vidhu Vinod Chopra'nın yönetmenliğini üstlendiği filmde başrol oyuncusu pek çok televizyon ve sinema ödülüne layık görülen başarılı oyuncu Vikrant Massey, üstlendi.