90’lar nesli bilirler. 2000’lerin başında rock’tan sonra rap müzik popüler kültüre dönüştü.
Sagopa Kajmer ve Ceza’nın rekabetini iyi hatırlarız. Birbirinden çok farklı tarzlarıyla müzik sahnesini sallayan bu iki sanatçı, dönemin gençleri üzerinde derin izler bıraktı.
Bir tarafta realist bir bakış açısıyla güçlenen Ceza, diğer tarafta ise karamsarlığın ve içsel hesaplaşmaların şairi Sagopa Kajmer.
Ben, o yıllarda pesimist olanın tarafındaydım. Ceza’nın yeteneği tartışılmazdı. Ancak onun enerjik, mücadeleci tavrı, benim ve benim gibilerin ruhuna dokunmuyordu.
Sagopa Kajmer ise başka bir şey vaat ediyordu; melankolik ama gerçekçi sözlerle iç dünyamıza yöneliyordu. O, karanlığın içinde kaybolmadan yürümeyi bilen bir yol gösterici gibiydi.
Bu sanrılar ve anılar, aradan 15 yıl geçmesine rağmen, bugün hala canlı.
Şimdi bana fikirlerimi yazma imkanı verildiğinde, “Neden o dönemi ve bu etkileri kaleme almıyorum?” diye düşündüm. O günlerin müziği sadece bir eğlence değil, kendimizi keşfetmenin ve dış dünyayı anlamanın da bir yoluydu.
Sagopa Kajmer’in sözleri bir nesil için hala bir gösterici niteliğinde.
Bu yüzden onun parçalarından alıntı ile kapanış yapayım;
“Giy, ateşten gömlekleri, bir bir yansın üzerin ve dahi.
Kır, topraktan çömlekleri zaten tedirgin halim (ve dahi).
Bir, benimdir bendim ve bir kendim ortadayım.
Bitmez derdim, bu hal beni yer, bitirir bildim.”