Şehzadeler Sofrası Manisa

GİRİŞ:
2025-05-19
saat ikonu 11:17
|
GÜNCELLEME:
2025-05-19
saat ikonu 11:17

Türkiye’nin kadim şehirlerinden biri, bereketli toprakların ve destansı tarihin taşa, toprağa karıştığı bir yer: Manisa. Kültür Yolu Festivali, bu yıl rotasını bu eski payitahta çevirerek, zeytinine, üzümüne, kavununa, kebabına selam duruyor.

Manisa Kültür Yolu’nda şehzadelere layık bir sofra kuruluyor

Baharın en güzel günleri sayılan, 17-25 Mayıs tarihleri arasında Manisa, bir kültür senfonisine ev sahipliği yapıyor. Sergiler, söyleşiler, konserler ve atölyelerle örülmüş bu dokuz günlük şölen, sanatı ve kenti de görünür kılacak. Ama en çok da o görünmeyen lezzet izlerini… Çünkü Manisa’da her sofranın ayrı bir hikâyesi var. Ve bu hikâyeler, yüzyıllardır kaynayan tencerelerde, taş fırınlarda, üzüm bağlarında, zeytinliklerde sürüp gidiyor.

Bir kebabın sessiz ihtişamı

Şehzade sofralarının gölgesinden süzülerek günümüze ulaşan en nadide lezzetlerden biri de Manisa kebabı. Tereyağında ağır ağır pişen, iki etin—dana ve kuzunun—gönül birliğiyle yoğrulduğu bu kebap, damak ve hafızalarda yer etmesiyle bilinir. Yanında közlenmiş yeşilbiber ve domatesle sunulan bu lezzet, soğanın sumakla buluştuğu nefis bir karışımla servis edilir. Coğrafi işaretli bu tat, Manisa’nın gastronomik ve kültürel kimliğinin de bir parçası…

Ancak Manisa mutfağı yalnızca bu kebaptan ibaret değil elbette. Akhisar’da domat zeytinleri altın gibi parıldar sabah güneşinde… Zeytinlerden damıtılan yağ ise bir ekmeğe dokunduğunda, sade bir öğünü bir ritüele dönüştürür. Akhisar köftesi, Alaşehir kapaması ve tahinli pidesi, Kırkağaç’ın paçası, Soma’nın helvası… Her biri bir başka ilçenin hafızası, geçmişle gelecek arasındaki görünmeyen köprü...

Şifanın ve Ritüelin Harmanı “Mesir Macunu”

Manisa’nın simgesi haline gelmiş Mesir Macunu, yalnızca bir tat değil, bir şifa geleneği... Baharatların özenle seçilip karıştırılması, bu macunu lezzetli ama aynı zamanda mistik kılar. Her yıl düzenlenen Mesir Macunu Festivali, bu geleneği yaşatmakla kalmaz, Manisa’nın tarihle kurduğu benzersiz ilişkiyi de ortaya çıkarır. Macunun saçılması, bereketin gökten yere inişini simgeler, tıpkı yağmur gibi, umut gibi…

Kültür Yolu’nda bir durak: Sardes ve Aigai’nin Gölgesinde

Kültür Yolu Festivali’nin bir ayağı da binlerce yıllık geçmişe sahip Sardes Antik Kenti’nde yankılanıyor. Lidyalıların izlerini taşıyan bu topraklar, paranın icat edildiği yer olmakla beraber lezzetin de tarih sahnesine çıktığı bir coğrafya... Aigai Antik Kenti’nde ise taşlara sinmiş fısıltılar, binlerce yıl öncesinden bugüne bir şeyler anlatır gibi..
“İnsan, toprağa ne verirse sofrada onu bulur.”

Spil Dağı’nın eteklerinde yetişen kekikler, dağ çilekleri, dağdan inen pınarlarda serinleyen keçilerin sütü… Manisa, doğayla mutfağını iç içe geçirmiş bir bilgelik taşır. Her otun, her baharatın, her ürünün ardında bir kadim bilgi, bir Anadolu sezgisi bulunur.

Üzümün altın hâli ve simit tadı

Coğrafi işaretli Manisa Sultani çekirdeksiz üzümü, sofraların incisi... Hem kurusu hem tazesiyle, sofralara ve çocukluk anılarına tat katar. Saruhanlı’nın çekirdeksiz beyaz üzümü, Salihli’nin kirazı, Demirci’nin hünnabı… Her biri bu toprağın hediyesi, Anadolu’nun eliyle şekillenmiş mucizeleri sanki.
Ve tabii Taban Simidi… Manisa’nın fırınlarından çıkan bu özel simit, taş fırında pişirilmiş altın halkalar gibi… Sade kahvaltıların şenliği ve çayın en iyi dostu...

Bir festival, bir hafıza, bir sofra

Manisa’nın mutfağı, karnımızı doyurmakla kalmaz belleğimizi de besler. Çünkü bu şehirde her yemek, bir hikâyenin devamı... Burada her bir hikâye, toprağa, tarihe ve insana dair bir şükran ifadesi sanki…

Türkiye Kültür Yolu Festivali, her yıl başka bir kente değerek, kültürün yaşayan bir şey olduğunu hatırlatıyor bize. Manisa gibi köklü şehirlerde ise bu hatırlatma, etkinlik afişlerinde olmasının yanında bir zeytin dalında, bir tahinli pidede, bir topalak yemeğinde kendini gösteriyor. Kurşunlu Han’da açılan sergiler, dijital minyatür uygulamaları, “Yaşayan Miras” sergileriyle birleşince; Manisa, geçmişten bugüne uzanan bir zaman yolculuğunun başrolü oluyor.
Bu yıl Manisa’dan geçen Kültür Yolu, gözümüzü, gönlümüzü ve damağımızı şenlendirecek gibi duruyor. Ve bir şeyi hatırlattı: Bir kentin ruhunu anlamak istiyorsan, önce onun sofrasına otur.