Yangın ve Abartılı Hava Tahmini

GİRİŞ:
2025-07-28
saat ikonu 09:09
|
GÜNCELLEME:
2025-07-28
saat ikonu 09:09

Ciğerimizi kavuran alevler ormanlarımızla birlikte yüreklerimizi de yakıyor. Çıkan yangından sonra söndürmek için verilen mücadele elbette çok kutsal; ama asıl mesele, o kıvılcım düşmeden önce alınacak tedbirlerde. Her duman yükseldiğinde, canı pahasına koşan gönüllülerin ve itfaiye erlerinin cesareti bize insanlığın en güzel hâlini gösteriyor. Rabbim, bu fedakâr yürekleri rahmetiyle kuşatsın; bizlere de toprağımızı, ormanımızı ve geleceğimizi koruyacak bilinci versin inş.

Gelelim abartılı hava tahmin konusuna.

Önceleri hava durumu tahmin bültenleri netti: “Yarın filan ilde sıcaklık şu derece, nem oranı yüzde şu kadar, öğleden sonra kısa süreli yağmur bekleniyor gibi.” Şimdi ise ekranlarda devasa ifadelerle “Türkiye Kavruluyor!”, “Eyyam-ı Bahur Başladı!”, “Rekor Sıcaklık Geliyor!” gibi manşetler atılıyor.

Belki bu başlıklar, habercilik açısından dikkat çekiyor olabilir ama halkın zihninde de bir “kriz” algısı oluşturuyor. Bu da psikolojik ve ekonomik bir etkiye dönüşüyor. Çünkü insanlar planlarını erteliyor, dışarı çıkmıyor, tüketim azalıyor.

Abartılı hava tahmin bültenleri ekonomiyi etkiliyor mu?

Bana göre etkiliyor. Geçenlerde Erkonyalılar Restoran’ın sahibi Muzaffer Güvenç ile telefonda sohbet ediyordum. Yaz ortası bir öğle vakti, dışarıda güneş sıcaklığını tam anlamıyla hissettiriyor. Usta’ya “işler nasıl?” diye sordum. Derin bir iç çektikten bana dedi ki:

“Talip Bey, işler biraz durgun… Neden dersen, artık insanlar yazın dışarı çıkmıyor. Ekranlardan, sosyal medyadan sürekli ‘Aman dışarı çıkmayın, çok sıcak!’, ‘Sakın evden adım atmayın!’ diye yayınlar yapılıyor. Hâlbuki her yaz bu aylar sıcak olur. Eskiden böyle haberler yoktu, insanlar yazın sıcağını bilir ama hayatına devam ederdi. Şimdi öyle bir panik havası estiriliyor ki, sanki dışarı çıkarsan anında bayılacaksın.”

Muzaffer Bey’in söyledikleri bir işletme sahibinin iç döküşü olsa da bunun Türkiye’nin dört bir yanındaki restoranlardan, küçük dükkânlarına kadar birçok kişinin ortak serzenişi olduğu kanaatindeyim.

Bir düşünsenize:

Yaz ayları aslında restoranlar için bereketli zamanlar değil mi? İl dışından gelen misafirler, yaz tatiline çıkanlar, akşamüstü serinliğinde dışarıda yemeğini yemek isteyen aileler… Bu mevsim, özellikle de büyükşehirlerde, hareketin en yoğun olduğu dönem. Ama ekranlardan sürekli “Ey izleyici, eyyam-ı bahur geliyor, kendini koru, mümkünse dışarı çıkma!” türü manşetler atılınca, misafirler de doğal olarak planlarını erteliyor. Yemek için dışarı çıkacak aile evde kalıyor, kahvesini evde içmeye karar veriyor.

Bu tablo, esnafın yaz ortasında dükkânında müşteri azalmasına sebep oluyor. Oysaki restoranlar “yaz yemekleri” denilen, hafif, ferah menülerle bu mevsime çoktan uyum sağlamış durumda. Neredeyse tüm restoranlar klimalı; insanların serinlik içinde yemeklerini yemeleri mümkün.

Peki, Mikdat Hoca Ne Diyor?

İşte tam da bu noktada, konunun uzmanı bir isme kulak verelim. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu. İklim bilimci Kadıoğlu, yıllardır bu tür hava tahmin haberlerinin halkı yanlış yönlendirdiğini söylüyor.

Geçtiğimiz günlerde X sosyal medya hesabında aynen şöyle diyor:

“Eyyam-ı Bahur Başlıyor!” muş muş…

Yeter artık!

Bu antik deyimlerle süslenmiş, içi boş geyik hava sohbetlerinden bıktık.

Her yaz aynı başlıklar, aynı belirsizlikler, aynı panik havası:

“Uzmanlar uyardı!”

“Türkiye yanıyor!”

“Rekor sıcaklık geliyor!”

Peki ama:

ü Ne zaman?

ü Nerede?

ü Kaç derece?

ü İstanbul mu? Adana mı? Kars mı? Yoksa tüm dünya mı?

Tahmin dediğin şey, hikâye değil! Net veri verir. Yer belirtir. Zaman söyler. Bu çağda bilgi net, hızlı ve eyleme dönük olmalı. Yoksa sadece hava değil, güven, itibar ve dayanıklılık da buharlaşır.”

Bilimsel içeriğin yerini alan “dikkat çekici ama muğlak” haberler sadece insanların bilgiye erişimini değil, gündelik hayatını da etkiliyor.

Gerçekçi bilgi hayat kurtarır

Elimizde artık her imkan var: Uydular, radarlar, yapay zekâ destekli hava tahmin sistemleri… Yani “hangi gün, hangi şehirde, kaç derece olacağı” çok net bir şekilde öngörülebiliyor. Bu bilgiler sağlıklı biçimde aktarılmadığında, yerini abartılı yorumlar alıyor.

Oysa doğru olan şu:

Hava tahminleri korkutmak için değil, hayatı planlamak için yapılır. “Şu tarihlerde şu şehirde şu sıcaklık bekleniyor, tedbir olarak şunlar yapılmalı” gibi somut bilgiler verilse hem insanlar paniklemez hem de şehir hayatı akışında devam eder.

Bilimsel dil esnafı da korur

Esnaf serzenişinde haklı aslında. O, dükkânına müşteri gelmediğinde sadece kendisi zarar etmiyor; yanında çalışan garson, mahalledeki manav, hatta o restorana ürün sağlayan çiftçi de etkileniyor.

Mikdat Hoca’mın uyarısı da bu yüzden çok önemli: Bu bir “bilgi” meselesidir. Bilimsel verilere dayalı, yer-zaman-miktar içeren net açıklamalar yapılmalı.

Gerçek bilgi panikletmez; aksine, güven verir.