Silikon vadisi süsleri ile pompalanmış hikayelerden sonra biraz da acı gerçekleri konuşalım mı? Bazı sabahlar çayımı içerken bir LinkedIn gönderisine bakıyorum: Genç bir girişimci, yeni kurduğu startup’ı için sabaha kadar çalıştığını yazmış. Yatırım almış, ekip kurmuş, bir yandan da her gün meditasyon yapıp maraton koşuyor... Kapatıyorum ekranı, aynaya bakıyorum. Sonra kendi girişim hikâyelerime gülümsüyorum. Çünkü biliyorum, herkesin anlattığıyla yaşadığı aynı değil. Ve çoğumuz, girişimcilik efsaneleri sihirli masalının içindeyiz.
Girişimcilik... Ne instagram filtreleri kaldı üzerinde, ne TEDx konuşmaları... Peki ya gerçeği? Onu kimse anlatmıyor. Çünkü gerçekler çok like almıyor, ama biz burada, bu satırlarda, o filtreleri bir güzel siliyoruz.
Girişim dünyasında jenerik olmuş cümle şu; Yatırımsız başlama, yatırımcı bul, sonra başla. Ama gerçek şu; bu cümleyi takip eden girişimcilerin %80’i fikri pitch sunumlarında harcayıp projeyi pitch eder...Her şeyi yatırımcıdan yani başkasının parasından beklemek asla girişimcilik sayılamaz. Risk barındırmaz bir kere . Sen kendi projene daha üç beş kuruş harcama değeri görmezken yatırımcı sana neden inansın.
İlk yatırımcın: sen. İlk müşterin: annen bile değil, sensin. Yani ürününü kullan, sat, test et. Yatırımcıyı sonra konuşuruz.
Diğer bir efsane ise: Silikon Vadisi’ne Açılmadan Başarı Olmaz
Sanki Silikon Vadisi, girişimcilere kutsal su serpip başarıya eriştiriyormuş gibi anlatılıyor. Oysa orada bile birçok şirket, bizim mahalledeki tostçudan daha az kâr ediyor.
Başarı; adresle değil, erişimle olur. İnternetin olduğu her yer artık girişim bölgesi. Adana'dan çıkan bir mobil oyun, San Francisco’daki bir uygulamadan çok daha fazla kullanıcıya ulaşabiliyor. Yeter ki ürününün dili global, kafan açık olsun.
Başarısızlık lükstür, herkes başaramaz denir bir de...
Bu efsane yarı doğru, yarı kibirli. Evet, başarısızlık değerli bir öğretmen. Ama bu öğretmenin dersliği, özel okul değil. Herkes gidebilir, yeter ki ego eşiği düşük, öğrenme isteği yüksek olsun. Üstelik Türkiye gibi ülkelerde başarısız olmak, yurtdışına göre çok daha pahalı. Bu yüzden burada başarısız olanların tecrübesi, altınla ölçülür. Çünkü onlar hem iş kurdu, hem hayatta kalmaya devam etti. Üstüne bir de çevresine "Ben yine denerim" dedi. Yani efsane değil, efsanevi.
Bir efsane daha benden size: gece 3’e kadar kod yazmıyorsan gerçek girişimci değilsin
Ah o kahveyle beslenen, gözaltı torbalı, klavye delisi girişimci romantizmi... Gerçek şu: iyi uyuyan, sağlıklı yaşayan girişimci; daha uzun ömürlü iş kurar. Üstelik zihni açık olur, insan ilişkileri kuvvetli olur.
Başarı; uykusuzluktan gelen vahşi fikirlerde değil, sabah kahvesiyle gelen berrak düşüncelerde saklıdır. Çay da olur ama :) bizim toprakların default içeceğini asla yedirmem kahveye karşı.
Ya şuna ne demeli: "Her Girişimin Bir Tek Boynuzlu At Potansiyeli Vardır"
Hayır. Yok.
Bazı işler bakkal kalmalı. Bazı işler mahallede kalmalı. Çünkü her şey global olmak zorunda değil. Karlı, sürdürülebilir, küçük ama mutlu bir iş de girişimciliktir. Unicorn’lar masal kitabında kalsın; sen ayakta kalan eşek ol, ama sağlam ol.
Peki; gerçek girişimcilik neye Benzer?
50 slide’lık sunum değil, 5 defa iptal edilmiş müşteri toplantısıdır.
Gerçek girişimcilik, Instagram’daki başarı pozu değil, kapalı ofiste yenen soğuk dürümdür. Gerçek girişimcilik, "exit" değil, "exist" mücadelesidir. Yani var olmaya, devam etmeye çalışmaktır.
Tavsiye mi Arıyorsun? Kendine Sor:
Bu tavsiye kimin işine yarıyor?
Bu tavsiye, benim gerçeğime uyuyor mu?
Bu tavsiye beni ileri mi taşıyor, yoksa sadece motive mi ediyor?
Çünkü motivasyon güzel şey, ama eksikse yön, seni duvara toslatır.
Filtreyi Kaldır, Kendinle Yüzleş
Girişimcilik bir yolculuk. O yolda en çok karşına çıkan engel, kendi zihnindeki efsaneler. Onlarla yüzleş, kır, yık ve kendi yolunu çiz.
Unutma: En başarılı girişimciler, başkalarının yoluna değil, kendi iç sesine güvenenlerdir.
Silikon değil, sağlam sinir sistemi lazım bu yolda.
Sende var mı?
Eminim vardır.
O zaman: Yola devam!