Tgrt Haber

Bir yaşam felsefesi “Sosyal Gastronomi” 

10 Haziran 2024 09:10 | Güncelleme :10 Haziran 2024 09:11

Sofraların fısıldadığı şarkıları duyar mısınız? 

Bence her lezzetin bir armonisi ve her kültürün de bir senfonisi vardır. 

Sofralar, sadece yemeklerin sergilendiği masalar değil, aynı zamanda hikayelerin anlatıldığı, kimliklerin paylaşıldığı ve bağların kurulduğu alanlardır. Sosyal gastronomi ise bu sofraları, değişimin ve iyileşmenin katalizörü haline getiren bir felsefedir.

Sosyal gastronomi, Türkiye'de giderek daha fazla ilgi gören bir alan haline geliyor. Bu felsefenin yaygınlaşmasıyla birlikte, daha adil ve sürdürülebilir bir gıda sistemi oluşturmak ve toplumsal refahı artırmak mümkün olacak. Temelde "farklı sosyal sınıfların aynı masada birlikte yemek yemesi fikrine" dayanan sosyal gastronomi, günümüzde Türkiye'nin dört bir yanındaki farklı sosyal ve ekonomik sınıflara mensup insanları bir araya getiriyor. 

Hz. İbrahim’in herkese açık sofrası da bu değil miydi? Allah dostu peygamberin misafir olmadan sofraya oturmadığı rivayet ediliyor. Bundan dolayı da bu tür sofralara Halil İbrahim Sofrası denmiyor muydu? Bu gelenek sadece dini bir ritüelden öte, sosyal gastronomi açısından da önemli anlamlar taşır. Bu gelenek, paylaşım, cömertlik, misafirperverlik ve bereket gibi değerleri ön plana çıkararak, toplumda dayanışma ve kaynaşma ruhunu pekiştirmeye katkıda bulunuyor.

Sosyal gastronomi, üretici ve tüketiciyi aynı sofrada buluşturarak ve gıdayı bir aracı olarak kullanarak bireye, çevreye ve kültüre saygıyı temel alıyor. Özellikle kadınların mutfaklarında yüzlerce yerel üreticinin ürünü sofralara taşınıyor. Bu felsefe sadece lezzetli yemekler sunmakla kalmıyor, aynı zamanda üreticinin elde ettiği gelirle ekonomik ve sosyal kalkınmaya da katkıda bulunmayı hedefliyor. Bu sayede farklı sosyal sınıflardan insanlar birbirleriyle tanışıyor, önyargılar yıkılıyor ve toplumsal dayanışma artıyor. 
Sosyal gastronominin en önemli faydalarından biri de gıda israfının azaltılmasına katkıda bulunmasıdır. Projeler aracılığıyla üreticilerin ürünleri doğrudan tüketiciye ulaştırıldığında, aracıların ve gıda kayıplarının ortadan kalkması sağlanıyor.

Bir “Sosyal Gastronomi” destanı

Bu felsefede, yemek sadece beslenme ihtiyacını karşılamaktan öte anlamlar taşır. Gıdanın üretiminden sofraya uzanan yolculuğu, o yoldaki emek ve hikâyeler, sofrada buluşan insanlar ve paylaşılan kültürel değerler... Hepsi bir araya gelerek, gastronomiyi bir sanat eserine dönüştürüyor. 
Sosyal gastronomi, bu sanat eserini toplumun faydasına kullanmayı amaçlar. Yemeğin gücüyle, eşitsizlikleri ortadan kaldırmak, yoksullukla mücadele etmek, sürdürülebilir bir gıda sistemi oluşturmak ve toplumu bir araya getirmek gibi hedeflere ulaşmaya çalışır.

Bu hedeflere ulaşmak için farklı araçlar kullanılır. Topluluk mutfakları kurularak, dezavantajlı gruplara mutfak eğitimi verilir ve iş imkânı sağlanır. Yerel gıda üreticileri desteklenir, sürdürülebilir tarım uygulamaları teşvik edilir. Atık gıdalar değerlendirilir, gıda israfı ile mücadele edilir.
Sosyal gastronomi projeleri, dünyanın her yerinde farklı şekillerde karşımıza çıkar. Brezilya'da Gastromotiva, dezavantajlı gençlere aşçılık eğitimi vererek onları hayata kazandırıyor. Hindistan'da Akshaya Patra, milyonlarca çocuğa ücretsiz öğle yemeği sunuyor. Türkiye'de ise Lezzet Yolculuğu, deprem geçirmiş ailelere ve kadınlara mutfak eğitimi vererek yeni bir başlangıç yapmalarına yardımcı oluyor.
Bu projelerin ortak noktası, yemeğin birleştirici gücüne inanmalarıdır. Farklı geçmişlerden gelen insanlar, bir sofrada buluşarak önyargıları yıkabilir, birbirlerini tanıyabilir ve ortak bir dil oluşturabilirler. Yemek paylaşımı, sadece karın doyurmanın ötesinde, kalpleri de doyuran bir deneyimdir. 

Gastronominin Nobel'ini Türkiye'ye Getirdi

Sosyal gastronomi, bir ütopya değil, somut bir gerçekliktir. Dünyanın birçok yerinde, değişimin öncüsü olan ve daha iyi bir gelecek inşa eden insanlar var. Bu insanların hikayeleri, bize umut veriyor ve ilham kaynağı oluyor. Misal Mardinli ünlü Şef Ebru Baybara Demir, sosyal gastronomi alanında yaptığı çalışmalarla Türk gastronomi dünyasının gurur kaynağı oldu.  Ebru Hanım, "Gastronominin Nobel'i" olarak bilinen Basque Culinary World Prize 2023'ü Türkiye'ye taşıyan ilk şef oldu. 20 yılı aşkın süredir sosyal gastronomi alanındaki çalışmalarıyla göç, iklim değişikliği ve yerel kalkınma gibi konularda yenilikçi çözümler üreten Demir, bu ödülle uluslararası alanda da takdir topladı. 

Eğer siz de bu değişimin bir parçası olmak istiyorsanız, yapabileceğiniz çok şey var. Yerel gıda üreticilerini destekleyebilir, atık gıdaları değerlendirebilir, sosyal gastronomi projelerine gönüllü olabilirsiniz. En önemlisi ise, sofranızda farklı kültürlere yer verebilir ve sevdiklerinizle paylaşmanın keyfini çıkarabilirsiniz.
Unutmayalım ki her sofra, bir değişimin başlangıcı olabilir. Lezzetlerin armonisi ve kültürlerin senfonisi ile daha adil ve daha güzel bir dünya inşa edebiliriz.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.