Kategoriler
UYGULAMALAR
İstanbul
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gebele’de yaptığı açıklamalar, Türk dünyasının dil ve kültür birliği açısından tarihi bir dönüm noktasını işaret ediyor. Erdoğan, “Ortak alfabe hususunda Türkiye olarak ilk adımı atıyoruz” derken, yalnızca bir yazı sisteminin değişimini değil, köklerimize ve ortak geçmişimize dönük derin bir bağ kurma arzusunu dile getiriyordu. Bu adım, 19. yüzyılın sonlarında Türk milletinin çağdaşlaşma mücadelesini başlatan Gaspıralı İsmail Bey’in “Dilde, fikirde, işte birlik” şiarını günümüz şartlarına taşıyan somut bir örnek olarak karşımıza çıkıyor.
Ve Ak Parti Türk Devletleri Teşkilatı Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Kürşat Zorlu’ nun da bu anlamda yaptığı tüm çalışmalar, bu konuya derinlemesine dikkat çekiyor. Zorlu'nun çalışmalarıyla Türk Devletleri Teşkilatı'nın ekonomik ve kültürel bağlarının güçlendirilmesi, ortak projelerin hayata geçirilmesi ve Türk dünyasıyla ilişkilerin derinleştirilmesi hedefleniyor.
Gaspıralı, dönemin zorlayıcı şartları altında bile Türk dünyasının birliğinin ön koşulunun dil olduğunu söylerdi. Ona göre, ortak bir alfabe ve ortak bir kültür, insanları bir araya getiren görünmez bir bağdır; dil sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda kimliğin ve vicdanın aynasıdır. Erdoğan’ın sözlerinde de bu mirasın günümüz karşılığı açıkça görülüyor: “Cengiz Aytmatov’u anlatan bir eser ile Oğuznameleri ortak alfabeyle basıyoruz.” Bu, yalnızca edebiyatın, tarihin ve kültürün paylaşılması değil; Türk dünyasının kendi çocuklarına, gençlerine ve geleceğe bırakacağı ortak bir mirasın inşasıdır.
Türk devletleri arasındaki siyasi ve ekonomik iş birliği ne kadar önemliyse, dil birliği de o kadar hayati. Erdoğan, TDT Plus formatı üzerinden üçüncü taraflarla iş birliği ve bölgesel güvenliği tartışırken, bu çerçevenin altındaki en güçlü dayanak, kültürel ve dilsel birliktir. Gaspıralı’nın “Türkler arasında anlaşmazlıklar, dil farklılıklarından kaynaklanır; dil birliği sağlanmadıkça milletin birliği mümkün değildir” sözleri, bugün bir kez daha doğrulanıyor. Alfabenin ortaklaştırılması, yalnızca harflerin değişimi değil; fikirlerin, değerlerin, tarihin ve üslubun ortaklaştırılması anlamına geliyor.
Bugün, Türk dünyası, coğrafi olarak geniş bir alana yayılmış olsa da ortak geçmiş ve kültürel hafıza ile birbirine bağlıdır. Erdoğan’ın vurguladığı gibi, bölgesel barış ve güvenlik ancak bu tür bağların güçlenmesiyle mümkündür. Ortak alfabe, ortak yazın ve ortak eserler, kuşaklar boyunca birbirini anlamanın ve güvenin temelini atar. Bu bağlamda Gaspıralı’nın “Her Türk, kendi dilini bilmezse, başkasının dilinde köle olur” ifaseleri, bir kez daha güncelliğini koruyor.
Ayrıca Erdoğan’ın altını çizdiği gibi, Türk dünyasının teknoloji, yapay zeka ve bilim alanında ilerleyebilmesi, dil ve kültür birliğine dayalı bir eğitim altyapısı olmadan mümkün değil. Türkçe Büyük Dil Modeli gibi projeler, ortak dilin sadece kültürel değil, aynı zamanda bilimsel ve ekonomik bir güç olarak da kullanılabileceğini gösteriyor. Bu, Gaspıralı’nın hayalini kurduğu “fikri birlik” vizyonunun günümüz teknolojik dünyasındaki karşılığıdır.
Elbette, ortak alfabe adımı sembolik olduğu kadar somut sonuçlar da doğuracak bir süreçtir. Cengiz Aytmatov’un eserleri ve Oğuznameler gibi kültürel hazinelerin ortak alfabeyle basılması, yalnızca geçmişin paylaşılması değil, gelecek nesillere de bir rehber sunuyor. Dil, kültür ve tarih aracılığıyla oluşan bu bağ, Türk dünyasında yeni bir bilinç ve aidiyet duygusu oluşturacaktır.
Gaspıralı’nın vizyonu, Erdoğan’ın politik adımlarıyla birleştiğinde, yalnızca Türkiye veya Azerbaycan, Kırgızistan gibi devletler için değil, tüm Türk dünyası için bir dönüm noktası niteliği taşıyor. Ortak alfabe, ortak kültür ve ortak gelecek, birbiriyle iç içe geçen bu üç temel unsur sayesinde mümkün. Bugün Gebele’de atılan adım, yüzyıllardır Türk dünyasını birleştirme hayalini gerçekleştirmek için küçük ama kararlı bir adım olarak kaydedilecek.
Sonuç olarak, Türk dünyasında dil birliği ve kültürel iş birliği, yalnızca estetik veya akademik bir tercih değil, aynı zamanda stratejik bir zorunluluktur. Erdoğan’ın başlattığı ortak alfabe girişimi, Gaspıralı’nın “Dilde birlik, fikirde birlik, işte birlik” felsefesini 21. yüzyıl şartlarına taşırken, yeni nesillere ortak bir kimlik ve güven duygusu miras bırakıyor. Ortak alfabe, ortak geleceğin kapısını aralıyor ve Türk dünyasının çocuklarına, gençlerine ve liderlerine bu mirası koruma sorumluluğunu hatırlatıyor.