Ayakkabısız Şampiyon

GİRİŞ:
2025-06-02
saat ikonu 08:25
|
GÜNCELLEME:
2025-06-02
saat ikonu 08:25

Bu gün size bir hikayeden ve benim Türkiye için yeni olan bir spor branşına neden yöneldiğimi anlatmak istiyorum. Ve bu hikayeyi bir kişi üzerinden Hilvanlı Şiyar üzerinden anlatmak istiyorum. Hilvanlı Şiyar henüz kaç yaşında bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var: Türkiye’de spor, bazı çocukların hayatında sadece bir rüyadan ibaret. Hele ki ayakkabısı olmadığı için turnuvaya katılamama ihtimaliyle karşı karşıya kalan bir çocuğun, birkaç ay sonra bölge şampiyonu olması… İşte bu, her şeyin ötesinde bir hikâyedir.

Ben uluslararası Pickleball Federasyonu'nun Güneydoğu Anadolu temsilcisi olduysam, bu görevi Şiyar’a ve onun gibi gençlere borçluyum. Çünkü Pickleball sadece bir spor değil; aynı zamanda sınırlardan, etiketlerden, sosyal farklılıklardan sıyrılmış bir hayat sahasıdır. Şiyar'ın hikâyesi bunun en yalın, en etkileyici göstergesi.

Şiyar’ın ailesi mevsimlik işçi. Çoğumuzun gözünden kaçan, ama Türkiye gerçeğinde her sezon binlerce kilometre yol yürüyen sessiz kahramanlar. Onların çocukları genelde tarlada büyür, güneşin altında olgunlaşır, çoğu zaman bir futbol topuna bile ulaşamaz. Ama işte o çocuk, Hilvan’dan çıkıp önce il turnuvasını, ardından Doğu ve Güneydoğu bölge turnuvasını kazandı. Şimdi sırada Türkiye finali var. Kazansa da kazanmasa da, o zaten bu ülkenin ayakkabısız şampiyonu.

Pickleball, belki ismini ilk kez duyanlar için garip gelebilir. Ama basit kuralları, yaş farkı gözetmeyen yapısı, ekipman ihtiyacının minimum olması ve en önemlisi sosyal ayrımları sıfıra indirmesiyle, Türkiye gibi farklı sosyo-ekonomik katmanlara sahip bir ülke için mükemmel bir fırsattır.

Pickleball’un sahasında yaş yok. Zengin-fakir ayrımı yok. Kadın-erkek eşitsizliği yok. Çocuklar, gençler, yaşlılar... Herkesin raketi eşit, herkesin topa vurma hakkı var. Bu spor, tıpkı Şiyar gibi hikâyeleri binlerce kez çoğaltabilir. Doğudaki bir mezrada da oynanabilir, büyükşehirlerin kalabalığında da. Sahası birkaç metrekarelik bir alan. İhtiyacınız olan tek şey: iyi niyet, bir raket, bir top ve biraz gönüllü yürek.

Şiyar ve onun gibiler, bize bir şeyi öğretiyor: Umut bazen bir raketin ucundadır. Belki de biz bugüne kadar hep yanlış yere baktık. Sporun devasa salonlarda, milyon dolarlık sponsorluklarla yapılabileceğini düşündük. Oysa gerçek spor, ayakkabısı olmayan bir çocuğun vazgeçmemesiyle başlar.

Bugün Pickleball Türkiye’de büyüyor. Ama sadece sporcu sayısıyla değil, hikâyeleriyle büyüyor. Bu sporun Türkiye’de her ilçeye, her köye, her okula yayılması gerekiyor. Çünkü bu oyun, sadece topa vurmayı değil, hayata tutunmayı da öğretiyor.

Bir raket, bir top ve biraz inanç. Belki de ülkenin doğusundaki sessiz şampiyonları, bu üçlüyle çıkacak karşımıza.

Şiyar için, Şiyar gibiler için, Pickleball’un sesi daha gür çıkmalı.