Girit’ten Side’ye Bir Tat Yolculuğu

GİRİŞ:
2025-04-28
saat ikonu 08:34
|
GÜNCELLEME:
2025-04-28
saat ikonu 08:34

Akdeniz’in tuzla ıslanmış rüzgârları eşliğinde, Apollon Tapınağı’nın sütunları gölgeli birer zaman şahidi gibi yükselirken, Side antik sokakları bu kez bir mutfak geleneğinin, göçle gelen hafızanın ve dostlukla yoğrulmuş lezzetlerin ev sahibi oldu.

Manavgat Belediyesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen Uluslararası Manavgat Girit’ten Side’ye Kültür ve Lezzet Festivali, bir gastronomi etkinliği olmasının yanında; aynı zamanda bellekte yer etmiş bir göç öyküsünün sofralara taşan karşılığıydı.

Yüzyılı aşkın bir zaman önce Girit’ten gelenlerin yerleştiği Side, bugün hâlâ bu kadim adanın kültürünü taşıyor.

Ne var ki Girit mutfağı ülkemizde yeterince tanınmıyor. Oysa çoğumuzun damağında kalan zeytinyağlı tatlar, baharatla yoğrulmuş kokular, başka adlarla da olsa bu mutfağın izlerini taşıyor. İşte bu festival, o izleri netleştiren, Girit’in mutfak hafızasını görünür kılan bir çağrıydı adeta.

Festivalin açılış korteji, Side Antik Kenti’nden Apollon Tapınağı’na uzanan büyülü bir yürüyüşle başladı. Manavgat Belediye Başkanı Dr. Niyazi Nefi Kara ve Girit’in Hanya kentinden gelen yerel yöneticiler; Eleni Zervoudaki ve Ioannis Giannakakis, bu kültür köprüsünün canlı mimarlarıydı.

Antik taşların üstüne yağmur düşerken bile Giritli müzisyenler ve dansçılar neşelerini kaybetmeden şarkılarını söylediler. Apollon’un gölgesinde zeybek döndü, mandolin sustu, ama anılar konuştu.

Bu festivalin en unutulmaz anlarından biri ise, bir Girit mutfağı menüsünün eksiksiz şekilde sunulduğu Side’deki bir restoranda yaşandı. Avronezli ekmek ve avronez salatasıyla başlayan bu şölende, hardal otu salatası ve klasik dakos ile baharın Akdeniz’de nasıl koktuğunu hissettik. Kabak çiçeği dolması ise yalnızca damakta değil, zihinde de çiçek açtıran bir zarafetti.

Ara sıcak olarak sunulan Çullama Böreği, organik horoz eti ve tarçınla hazırlanan iç pilavla Anadolu ve Girit’in mutfak dostluğuna bir gönderme gibiydi. Ana yemeklerde ise arapsaçlı kuzu, kengerle pişmiş et ve geleneksel Girit düğün pilavı gibi lezzetler, yalnızca doymak için değil, anlamak için yenilirdi.

Tatlı olarak sunulan Portokalopita, portakalın rayihasını yufkanın çıtırlığına sararak festivalin finalini tatlı bir senfoniye dönüştürdü.

Dr. Niyazi Nefi Kara’nın da belirttiği gibi, “Manavgat artık yalnızca bir yaz destinasyonu değil, yılın her mevsimi keşfedilecek bir kültür ve lezzet hazinesi...” Bu festival Side’nin ve tüm Türkiye’nin gastronomi turizminde oynayabileceği öncü rolü gözler önüne serdi.

Türkiye’nin yıllık 61 milyar dolarlık turizm hasılasında %10’luk paya sahip Manavgat, bu iddiasını yalnızca deniziyle değil, mutfağıyla da ortaya koyuyor.

Bu anlamlı buluşmada alınan en kıymetli karar ise, benzer bir festivalin Girit’te de düzenlenmesi yönündeki görüş birliği oldu. Zira kültürler en çok sofra başında yakınlaşır; tabaklar birer mektuba dönüşür, tariflerse kuşaklar arası barışın sessiz dili olur.

Özetle, Apollon’un gökyüzüne bakan sütunlarının altında başlayan bu yolculuk, bize bir kez daha gösterdi ki, geçmişle gelecek arasındaki en güçlü köprü bazen bir lokma zeytinyağlıda saklı…